İçimizde Yaşayan Başkaları (!): Mikrobiyota

İçimizde Yaşayan Başkaları (!): Mikrobiyota

Size içinde bulunduğunuz bedende insana benzemeyen hücreler olduğunu söylemeliyim. Hatta işin daha enteresan tarafı bu hücreler insan hücrelerinden daha fazla! Artık onlarla yakından tanışma vaktimiz geldi. Bilim dünyası son 10 yıldır Rabbimizin binlerce yıl önce yarattığı bu varlıkları konuşuyor. Peki, bunlar kimdir? İçimizde bulunma hikmeti nedir?

30 trilyon kadar (günümüzdeki araştırmalara göre) insan hücremizden daha fazla sayıda olan mikroorganizma dediğimiz minik arkadaşlarımızla aynı bedeni paylaşıyoruz. Bizden daha çok olan minik arkadaşlarımızı topladığımızda ise 1-2 kg gibi bir ağırlık oluşturup “Mikrobiyota” adını almışlar. Ağırlığı küçük, miktarı çok olan bu yaradılış güzelliklerinin %95’i ağızdan bağırsaklara kadar olan sindirim sistemimizde, geri kalanı da diğer organlarımızda yine bize hizmet ediyor. Bu sindirim sisteminin uzunluğu tam 9 metre, 9 metreyi yaydığımızda 400 metrekare yani 2 tenis kortu kadar büyüklükte! Tam olarak senin içinde parmak izin gibi olan bu yapının bağırsak kısmını biraz daha yakından inceleyelim.

Bağırsak mikrobiyotası; neredeyse tüm vücudun çalışması için önem arz ediyor. Vücudun çalışması için elzem olan besin maddelerini ilk önce karşılayan, parçalayan, gereklisini gereksizini ayrıştıran, kötüsüyle savaşıp dışarı gönderen, iyisini bedenimize kabul eden yapıdır. Bir nevi vücudumuzun hem gümrükçüsü hem de polisi olarak düşünebiliriz. Görevi bitmedi! Eğer kendisine zarar gelirse hiç affetmiyor insanların psikolojik durumunu (sinir hücreleriyle donatıldığı için) ve fiziksel sağlığını (hormonlar, vitamin-mineral dengesi gibi) negatif etkiliyor. Bunun tam tersini de yapabiliyor.

Her kişinin kendi genetik yapısıyla anne karnındaki zamanlarında oluşmaya başlayan mikrobiyota, doğum şeklimizle zenginleşir. Eğer sezaryen doğduysa bir kişi, mikrobiyotası normal doğuma göre çok daha az gelişir! Ancak büyük nimetimiz olan anne sütü, nasıl bebeği besleyip hayata hazırlıyorsa mikrobiyotamızı da besleyip geliştirir. Minik dostlarımız da 2 yıl boyunca anne sütü ile gelişimini tamamlar. Elhamdülillah. Her zorlukta bir güzellik vardır.

Dışarısıyla birebir bağlantılı olan bu yapı, değişken bir yapıya sahip! Bir vücudun sağlam kalıp hastalıklara karşı kendisini koruması için Rabbimizin bize verdiği mikrobiyatadaki mikroorganizmaların %15’inin zararlı, %85’inin de faydalı kalabilmesi gerekiyor. Bu nasıl olur?

Hassas ve de çok güçlü olan bağırsak mikrobiyotamızı %57 oranda diyet etkiler. Geri kalan faktörlerse genler, ilaç, yaşanan yer, hastalık… Diyet, beslenme düzenimizin verdiği profildir. Bu diyetin içerisine içtiğimiz su da yediğimiz nohutlu pilav da dâhildir. Yenen ve içilen her madde muhakkak bir etkisini gösterir. İçtiğimiz su ya da sıvı, vücuttaki önemli görevlerinin yanında düzgün bir sindirimde ve mikrobiyotamızın korunmasında rol oynuyor. “Her sıvı iyi gelir.” dememizin imkânı yok. Mesela; yoğurdun ekstra faydası varken demli bir çay bağırsak mikrobiyotasının yapısını bozabiliyor. Bozulduğunda kabızlık, karın ağrısı, ishal gibi ilk uyarılara maruz kalabiliriz. Önlemi çabuk alıp “Demek ki alışkanlıklarımızı değiştirmemiz gerek.” diyebilmeliyiz. Zira uyaranları aldırmazsak kronik bağırsak hastalıkları başta olmak üzere diyabet, hipertansiyon, kanser, obezite, karaciğer, böbrek hastalıkları gibi ciddi kronik hastalıklara kapı açmış oluruz. Allah korusun. Şifasıyla da depresyon ve anksiyetede iyileşme, hafıza ve öğrenmede gelişme, bağışıklığı güçlendirme gibi pek çok olumlu etkisiyle karşılaşırız.

En çok diyet etkiliyor dediğimize göre ilk önce beslenme düzenimizi bir kontrol edelim. Midemi tıka basa dolduruyor muyum? Suyu yeteri kadar içiyor muyum? Tatlıyı ne sıklıkta yiyorum? Ekmeği ve hamur işini abartıyor muyum? Abur cubur düşkünlüğüm var mı? Her gün meyve-sebze yiyebiliyor muyum? Beslenmede yapılan değişiklikler, 4 günde bile bağırsak mikrobiyotasını değiştirmeye başlıyor! 2 saat aralıksız oturmak negatif yönde, günde yarım saatlik egzersiz de pozitif yönde değişiklik yapıyorsa hareket alışkanlıklarımı da kontrol etmeliyim. Gereksiz yere ilaç kullanıyor muyum? Doktoruma antibiyotik kullanmamayı teklif ettim mi? Stresle baş etme yöntemlerini aradım mı?

Sağlık için atılan ufak adımlar, mikrobiyota için büyük büyük anlamlar ifade eder. Kendisi nasıl bize iyi bakıyorsa bizim de ona iyi bakmamızı bekler. Davranışlarımıza ve tercihlerimize kadar etki eden Rabbimizin lütfettiği bu yapıyı korumak, bakımını üstlenmek, elimizden geleni yapmak; hem bugünümüzü hem de neslimizi direk olarak etkiler. Yarınlarımız için kurduğumuz hayallerimizde ilk önce kendimizi ve hatta içimizde olan diğerlerini iyileştirmemiz gerektiğini unutmayalım.

0 Yorum

Bu içerik ile ilişkili bir yorum bulunmamaktadır.
Yorum Yap