Din Allah'ındır!

Nureddin Yıldız Hoca'nın 13.10.2019 tarihli (366.) Hayat Rehberi dersidir.

2+2 = 4

2+2 = 4

İnsanların ortak anlayışı, değerler üzerinde tartışma olmaması üzerine kuruludur. Mesela insanlar arasında basit matematik, yani iki ile ikinin dört edeceği gerçeği sarsılırsa hesap makinelerinden tutun da uydulara varıncaya kadar her şey alt üst olur; çünkü bilgisayarlardan uzay araçlarına kadar bütün cihazlar bu basit gerçek üzerine kuruludur. Sözgelimi, bir kişi 2+2’nin 4 olduğunu kabul ediyorsa o kişi her yerde ticaret yapabilir. Fakat bu konuda sıkıntı yaşanır, yani sonucun 4 değil de başka bir şey olduğu savunulursa oradaki belirsizlikle hiçbir iş yapılamaz, çivi dahi çakılamaz.

Kur'an Televizyona Göre Şekillenmez!

Kur'an Televizyona Göre Şekillenmez!

Nasıl ki 2+2’nin 4 ettiği gerçeği, zaman-mekan-şart fark etmeksizin daima aynıysa, Kur’an’ın ayetleri ve hakikatleri de değişmez, aynıdır. Kur’an’daki bir ayeti açıklarken “televizyonda dostu-yabancısıyla herkes izliyor, huzursuzluk çıkmasın” diyerek ‘televizyon şartları’, ‘ortam şartları’ diye kendi uydurduğumuz bir standarda göre değiştirme veya saklama yapamayız. Kur’an televizyonda konuşurken başka, zikir meclisinde konuşurken başka, üniversite kürsüsünde bambaşka konuşulamaz. Çünkü 2+2’nin sonucu Afrika’da başka, Asya’da başka sonuç vermez. Çünkü hakikat her yerde hakikattir.

Toplumun Huzurunu Bozma (!)

Toplumun Huzurunu Bozma (!)

Efendimiz aleyhissalatu vesselama da “şu ayetin zamanı değil”, “bu ayetin zamanı değil”, “toplumun huzurunu bozma” ,“yavaş yavaş okuyalım ayetleri” mantığıyla sinsi teklifler yapılmıştı. Elbette o böyle bir teklife ‘kabul’ dememişti. Fakat içinden “Öyle olsa ne olur ki? Bir süre biz onlara dokunmayalım, onlar bize dokunmasın…” diye bir değerlendirmeyi geçirecek gibi oldu ki hemen ayet iniverdi.


“O putperestler sana vahyettiklerimizden başka şeyleri yalan yere bize yamayasın diye neredeyse seni ayartıp ondan (Kur’an) saptıracaklardı. İşte o zaman da seni kendilerine dost sayacaklardı. Hatta seni yerinde sağlam tutmasaydık, neredeyse, biraz da olsa onlara doğru kayacaktın. Ama o zaman sana hayatın ve ölümün sıkıntılarını kat kat tattırırdık. Sonra bize karşı kendin için hiçbir yardımcı da bulamazdın.” (İsra Suresi – 73-75. Ayetler)


Allah’ın masum kulu olan o mübarek peygamber -aleyhisselam- böyle bir yanlışa asla düşecek değildi. Cebrail yanı başında duruyor, kalbinden geçenlere de Allah Teâlâ yön veriyordu.

İsra Suresi'nden 5 Not

İsra Suresi'nden 5 Not

İsra suresinin yukarıda mevzu-ı bahis ettiğimiz ayetleri bize bugünkü hayatımız için önemli dersler öğretmektedirler. Hele bahsi geçen ayak kaymasının cezası olarak katmerli bir azabın tehdidi varsa, buraya olan dikkatimizi bir seviye daha arttırmamız gerekmektedir.

1- İsra suresinin yukarıda mevzu-ı bahis ettiğimiz ayetleri bize bugünkü hayatımız için önemli dersler öğretmektedirler. Hele bahsi geçen ayak kaymasının cezası olarak katmerli bir azabın tehdidi varsa, buraya olan dikkatimizi bir seviye daha arttırmamız gerekmektedir. Peygamber de olsa insan, çevresinden etkilenir. Bir söze veya bir harekete, birkaç gün içinde milyonlarca yorumun ve eleştirinin gelebildiği şu günümüz çağında, bu tehlikeye daha çok dikkat etmemiz gerekiyor. Peki, ne yapacağız? Çevremizi seçeceğiz, gerekirse taşınacağız. Tıpkı Rasûlullah aleyhisselamın icap ettiğinde Medine’ye hicret etmesi gibi. Çevre baskısına dayanamıyorsak, icabında çevreden soyutlandığımız bir ortamda yaşamayı göze alacağız. Çevresini ayarlamayanlar, birilerinin ayarttığı durumlar sebebiyle battığı bataklıklara kıyamet günü ‘çevre baskısı’ sebebini ileri süremez.

2- İblis’in bu meydan okumaları, bu sinsi saldırıları yeni bir şey değildir. “Algı operasyonu” denen taktik de yeni bir yöntem değildir. Sadece zamana göre farklılaşıp şekil ve yöntem değiştirir. Televizyon, Youtube vb. araçlar onun şimdiki teknikleridir. Onun her çağda, duruma göre yöntemleri olur. Mesela müşrikler, Peygamber aleyhisselamın amcası Ebu Talib’i bu algı operasyonu denen yolla kandırmışlardır! “Dedenin geleneklerinden vazgeçersen onun yüzüne nasıl bakacaksın” diyerek zihnini ele geçirmişlerdi. Aynı şekilde kadınlar da doğurdukları çocuğu ‘toplum algısı’ nedeniyle toprağa gömüyorlardı.

Hiçbir Müslüman kıyamet günü gelinceye dek toplum algısının baskısından tamamen kurtulamayacaktır. İman, güneşin önünde dursa bile yanmayacak bir kuvvet hâlini taşımaktır. Güçlü iman sahibi olmak sınandığı zaman erimemeyi gerektirir. Evinde adeta evliyaullahtan biri, ofisindeyse şeytan oluveren kişinin hali münafıklık, ikiyüzlülüktür. Tutarlılık ise Ramazanda mukabele okurken de, siyaset sahnesinde kanun yazarken de Allah’ın kitabı Kur’an’a iman etmek ve bağlı kalmaktır.

3- Ayetlerin yüksek sesle söylediği bir hakikat de şudur: Dağ yükseldikçe kar çoğalır, soğuk şiddetlenir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin makamı büyük olduğundan, önüne gelen  sinsi teklif de o nispette büyüktü; binaenaleyh Allah’ın tehdidi de elbette büyük oldu. Onun yolundan gittiğini iddia eden kişi bunun bilincinde olmalıdır ve ona göre hareket etmeli, adım atmalıdır.

4- Kâfirler sadece ezanı susturmaya, Kur’an’ı okutmamaya odaklı mücadele ile yetinmiyorlar.
Dinin ahkâmının tuğla tuğla sökülmesini de hedefleri arasında tutuyorlar. Kur’an kimin evinde varsa onu öldürmek isteyen Hindu katliamı yapanları da görebiliriz, Kur’an’ı “tanrının kutsal emaneti” diye görüp ama niyeyse belli bazı ayetleri okumayı mahzurlu gören anlayışı yaşatanları da.

Müslümanlar olarak biz, minaremizin topa tutulup yıkılmasıyla ondan bir tuğla alınmasını zarar olarak aynı görürüz. Çünkü yukarıda zikrettiğimiz ayetler, müşriklerin Peygamber aleyhisselama “peygamberlikten vazgeçmek” gibi ileri bir taviz teklifiyle geldiklerinden söz etmemektedirler. Nihayetinde teklif edilen, bazı sözlerin söylenmemesidir; yani minareyi yıkmak değil ondan bir tuğla bile olsa aşırmak.

5- Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem masumdur, Allah’ın koruması altındadır. İsteseydi bile hata edemezdi. Peki, Rasûlullah aleyhisselam, böyle bir hatayı zaten yapmayacak idiyse, o halde neden indi bu ayetler; bize neyi anlatıyor? Şunu anlatıyor: İblis’in, ümmet-i Muhammed’e dini öğreten hocaları, âlimleri, tefsir yazanları, cuma günleri müminlerin karşısına hutbe okumak için çıkanları, çocuklarımıza Kur’an öğretenleri, iyi anne-baba örneği olmak için uğraşan müminleri ayartmak için böyle bir yöntemi var. Dolayısıyla onların bu konuda çok dikkatli olmaları gerekmektedir.

1 Yorum

Yorum Yap