Yalana Bak Yalana!
Bazısı etkileşim almak ve daha popüler olmak için abartılı hatta tamamen yalan haberler yayarken, bazısı kin ve nefretini kusmanın en onursuz yolunu seçiyor ve iftira atıyor. Bazısı laf olsun torba dolsun, diye asılsız sözlerle nice insanın hayatını karartırken, bazısı paranoyalarının faturalarını habersiz ve suçsuz insanlara kesmek adına yalanlarla dolu hikayeler yazıyor. İster istemez biz de bu zehir zemberek fırtınaya maruz kalabiliyor, bazen fırtınaya katılıyor -Allah korusun- bir fırtına da biz çıkarabiliyoruz. Bu yüzden de bilmeden insanların hakkına girebiliyor, zulmedebiliyor; dostu düşman, düşmanı da dost belleyebiliyoruz! Halbuki dinimiz bizi bu konuda apaçık bir şekilde uyarmıştır!
“Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz. “ (Hucurat Suresi 6. Ayet)
Öyleyse, bizzat kendimizin ve sevdiklerimizin bile böylesi bir zulme maruz kalabileceğini de unutmadan, bu yanlışlığa karşı uyanık ve tedbirli olmalıyız. Yalanın doğruya, doğrunun yalana rüzgarın rüzgara, bulutun buluta karıştığı gibi karıştığı şu çağda, doğru haberi araştırmak çok önemli bir noktaya gelmiştir. Hele de doğruları öğrenince yalanın cüret ve cesareti karşısında insan hayrete düşmeden “şu yalana bak! Şunun cesaretine de bak” demeden edemiyor! Peki neler yapabiliriz bu bozguncu furyanın şerrinden korunmak adına:
Acaba Doğru mu, de! Çünkü ya yalan/yanlış ise?
Zihnimizin ve kalbimizin şüphelenme özelliğini tam olarak burada kullanmamız gerekiyor. “Şüphe silahı”, yanlış kullanılıp da imanî konulara değecek olursa bizi haktan ve adaletten uzaklaştırıp batıla ve zulme götürebilirken doğru kullanıldığında batıla ve zulme karşı çok koruyucu bir kalkan olup hakta ve adalette kalmamızı sağlayabilir. Bu yüzden, duyduğumuz bir haberi önce bir “acaba” ile karşılayıp doğrusunu araştırmamız gerekiyor.
Doğru Kaynağı Bul
Haberi aldığımız kaynağı öncelikle bir sigaya çekmemiz, yani “doğruluk-yanlışlık testine” almamız icap eder. “Bu kaynak kimdir?” “neye hizmet eder?” “hayat gayesi nedir?” “olayları hangi pencereden değerlendiriyor?” “pencereleri ‘adalet penceresi’ mi?” şeklindeki sorularla sigaya çektiğimiz kaynaklardan güvensiz kaynakları eledikten sonra güvenilir olanları da kendi içinde bir sıralamaya tâbi tutup -özellikle ciddi konular içeren- haberlerde bu kaynakların en az üçüne bakmamız gerekir. Böylece daha adil bir yaklaşım sergilemiş oluruz.
Araştırmayı Sen Yürüt!
Bilinmeyen yeni kaynaklardan gelen haberleri, güvenilir kaynaklarda bulamazsak, kaynağın bizzat kendisini inceleyebiliriz. Haber içindeki tutarlılıkları ve çelişkileri tespit ederek de kaynağı sınamaya alabiliriz. Kendi hakkında malumat sunmayıp “kim olduğunu” “amacının/misyon ve vizyonunun ne olduğunu” söylemeyen, anonim olarak boy gösteren kaynaklara güvensiz bir şekilde yaklaşmayı adet edinmeliyiz.
Bir Bilene Sor!
Özellikle internet ortamındaki kaynakların, güvenilirlik sınamasını nasıl yapacağımızı, hangi sayfaların gerçek ve doğru sayfalar olduğunu, hangi sayfaların sahte ve yalan sayfalar olduğunu nasıl anlayacağımızı öğrenmemiz gerekiyor. Bu işlerden anlamıyorsak da hiç olmazsa bir bilene sormamız gerekiyor.
Biz Kimsenin Yalancısı Olamayız!
“İddia ediliyor”, “öyle diyorlar”, “ben öyle duydum” “öyleymiş” “böyleymiş” vb. mesnetsiz, yani dayanaksız iddialara çok temkinli yaklaşıp bir haberi dile getireceğimiz zaman da elimizden geldiğince böylesi mesnetsiz bir pozisyona düşmemeye azami gayret göstermeliyiz. Zira biz, “her duyduğunu söylemenin, insana yalan olarak yeteceğini, yani o kişinin tıpkı yalan söylemiş gibi günaha girebileceğini” öğreten güzel bir dine mensubuz! “Ben falancanın yalancısıyım” diyemeyiz, yani! Zira biz, kimsenin yalancısı olamayız!
Yalancı Olamayız!
Ve tabii, daima hüsn-ü zan[1] sahibi olmalı, suizandan[2] sakınmalı ve hayra yormaya meyyal olmalıyız. Duyduğumuz birkaç sözden, gözümüze çarpan iki bakıştan, bir mimikten, çıkan bir dumandan, esen bir yelden, gelen bir sesten kokuşmuş senaryolar türetmemeliyiz. Hem kendimizi hem çevremizi hem dünyamızı hem ahiretimizi berbat etmemeliyiz. Yalancı bile olmamalıyken, yalancıların en yalancısı asla olmamalıyız! Zira bize yine şöyle öğretilmişti: “Zandan sakının! Çünkü zan, sözün en yalanıdır.”
0 Yorum