Ahmed b. Hanbel (ö.241) (rahmetullahi aleyh)

Ahmed b. Hanbel (ö.241) (rahmetullahi aleyh)

Bağdat; İslam âleminin, hilafetin merkeziydi. İlim, düşünce ve siyaset açısından Ümmet-i Muhammed’in zirveyi yaşadığı bir dönemdi. Ahmed bin Hanbel de bu dönemde, kıyamete kadar ‘İmam Ahmed’ olarak anılmaya layık bir duruş ile yaşadı.

Peki kimdir Ebu Abdullah Ahmed b. Muhammed b. Hanbel eş-Şeybânî el-Mervezî diğer bir ifade ile İmam Ahmed?

Ahmed bin Hanbel; Hanbeli Mezhebi’nin imamı, muhaddis, fakih olan imam.

Hicri 164 yılında Bağdat’ta dünyaya geldi. Babası otuz yaşlarındayken öldüğünden, annesi Safiyye bint Meymûne’nin himayesinde büyüdü. Babasından kalan dokuma tezgâhının kirasından aldığı para geçimine yetmediği için çeşitli işlerle uğraştı. Ancak kimseden yardım istemedi ve ona yardım edilmesine de müsaade etmeden tenezzülsüz bir hayat yaşadı. İki evlilik yaptı. İlk evliliğinden oğlu Salih doğdu. Salih’in annesi vefat ettikten sonra ikinci defa evlendi.

İlim yolculuğuna Kur’an-ı Kerim ile başladı. Kur’an-ı Kerim’i ezberledikten ve Bağdatlı âlimlerden bir müddet gramer ve fıkıh okuduktan sonra hadis öğrenmeye başladı. İlk hocalarından biri, kendisinden pek çok hadis yazdığı tanınmış muhaddis Hüşeym b. Beşîr olup diğer hocaları arasında Süfyân b. Uyeyne, Yahyâ b. Saîd el-Kattân, Abdurrahman b. Mehdî, İmam Şâfiî ve Abdürrezzâk b. Hemmâm gibi âlimler yer aldı.

Talebeleri arasında da Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî; akranlarından Yahyâ b. Maîn ile Ali b. Medînî, Ebû Zür‘a er-Râzî, Ebû Hâtim er-Râzî, iki oğlu Salih ve Abdullah vardı.

Daha sonra hadis tahsilini tamamlamak üzere önce Kûfe’ye, ardından dört defa Basra’ya; ayrıca Mekke, Medine, Dımaşk, Halep ve Cezîre’ye ilim yolculuğuna çıktı. Kırk yaşından sonra hadis okutmaya başladı. 5000 kadar hadis talebesi onu dinlemek üzere çevresinde toplanır; bunlardan 500 kadarı hadis yazarken diğerleri onun tavırlarından, ahlak ve edebinden faydalanmaya çalışırlardı. İmam Ahmed’in hayatını dolduran yegâne meşgale hadis ilmiydi.

Tekrarlarıyla birlikte 700.000 rivayeti ezbere biliyordu. 20 kadar eser telif etti. Bunlar arasında en önemli olan “El-Müsned” en hacimli iki hadis külliyatından biridir. İmam Ahmed’in ağırbaşlı, son derece mütevazı, nükteden hoşlanmayan bir kimse olduğu, bununla beraber şöhretten çok rahatsız olup Mekke’nin bir mahallesinde tanınmadan yaşamayı arzu ettiği rivayet edilmiştir.

Pahalı yiyeceklere yönelmez, bunlar kendisine ikram edilse bile ya biraz tadar veya hiç yemezdi. Oğlu Abdullah, mihne olayından önce onun günde 300 rekât namaz kıldığını; daha sonra vücudunun zayıflaması sebebiyle ancak bunun yarısı kadar kılabildiğini söyler. Her gün Kur’an-ı Kerim’in yedide birini okumayı âdet edinmişti.

Onun Müslüman şahsiyetini ortaya koyan pek çok söz sarf edildi;

İmam Şafiî; Bağdat’ta İmam Ahmed’den daha faziletli, müttaki, âlim ve fakih bir kimse görmediğini söylemiştir.

Hadis alimlerinden Yahyâ b. Saîd el-Kattân (v.198); onun bir derya olduğunu, talebeleri arasında bir benzerini görmediğini söylemiş ve bütün kitaplarını istifadesine sunmuştur.

Meşhur hadis alimlerinden Ali b. Medînî (v.234) ise “Allah bu dini ridde günü[1] Ebu Bekir ile mihne günü de Ahmed b. Hanbel ile yüceltmiştir.” demek suretiyle o çetin imtihanda yapılan işkencelere onun kendisinden daha fazla dayandığını itiraf etmiştir.

Sahi, ‘mihne günleri’ neydi? Ahmed b. Hanbel’i ‘İmam’ kılan o günler, o büyük mücadele tarihe İmam’ın kanıyla nasıl yazıldı?!

Abbasi halifesi Me’mûn, Mu‘tezile mezhebinden etkilenerek devrin tanınmış âlimlerini Kur’an’ın mahlûk olduğu görüşünü kabul etmeye çağırıncaya kadar Ahmed b. Hanbel hadis okutmaya devam etti. Bazı âlimler önceleri reddedip sonra kabul etmek zorunda kaldı fakat o, bu görüşü benimsemediğini açıkça belirttikten sonra da sözünden bir daha dönmedi. Hapse atıldı.

Me’mûn onunla görüşmek isteyince kendisi gibi düşünen Muhammed b. Nûh ile birlikte yola çıkarıldılar. Ancak vardıklarında halifenin ölüm haberi geldi. Bu sebeple tekrar Bağdat’a gönderildiler. Fakat Muhammed b. Nûh, Ahmed b. Hanbel’den genç olmasına rağmen sıkıntılara daha fazla dayanamadı ve yolda vefat etti. Ahmed b. Hanbel Bağdat’a getirilerek hapsedildi. Yeni halife Mu‘tasım-Billâh, İbn Hanbel’in hapiste tutulmasını istedi. Daha sonra başkadı Ahmed b. Ebû Duâd ve güvendiği diğer kişilerle birlikte konu üzerinde yaptıkları münakaşaları dinledi. Onun ayet ve hadis dışında ileri sürülen delillere itibar etmediğini ve görüşünden vazgeçmediğini görünce işkence yapılmasını emretti. Şiddetli kamçı darbeleri altında inlediği hâlde orucunu dahi bozmadığını görünce uygun bir ifade kullandığı takdirde serbest bırakılacağını söyledi. İbn Hanbel buna da yanaşmadı. Serbest bırakmayı düşündü ama İbn Ebû Duâd kardeşine ihanet gibi göstererek buna engel oldu.

Ahmed b. Hanbel iki yıl dört ay süren bu hapis ve işkence hayatından sonra serbest bırakıldı. Yaraları iyileşince yine fetva verip hadis okutmaya başladı. Mu‘tasım’ın ölümünden sonra halife olan oğlu Vâsiḳ-Billâh döneminde Vâsiḳ’ın ölümüne kadar evinde göz hapsinde tutuldu. Cuma namazlarına bile gidemedi. Beş yıl boyunca oğulları dışında kimseye hadis rivayet edemedi. Ahmed b. Hanbel rahmetullahi aleyh 241 Yılında Bağdat’ta vefat etti.

İmam Ahmed, aklın vahyin önüne geçirilmeye çalışıldığı dönemde yaşadığı tüm sıkıntılara rağmen yılmadan Kur’an ve Sünnet’i muhafaza etti.

İmam Ahmed rahmetullahi aleyh, tek başına kalmasına rağmen güçlü, zengin bir devletin karşısında durdu. Herkes ‘Kur’an mahlûktur!’ sözünü kabul ederken İmam Ahmed etmese ne olacaktı? Ancak hadis alanında Hüccet, insanların itibar ettiği bir isim olması sebebiyle onun bu konuda taviz vermemesi, şeytanın Kur’an-ı Kerim’in her bir ayetini istedikleri gibi yorumlayıp değiştirme hakkını kendisinde görecek nesiller yetişmesi planını bozdu. Böylece Allahu Teâlâ, İmam Ahmed’le Ümmet-i Muhammed’i Kur’an-ı Kerim’e el uzatma cür’etinden korudu. İmam Ahmed’in döneminde yaşanan fitnelere karşı duruşu; sadece Hanbeli Mezhebi’nin imamı olmasıyla yetinilecek bir vasıf değildir. O kıyamete kadar Ümmet-i Muhammed’in büyüğü, İmamı’dır.

Bu sebeple ‘İmam Ahmed’ demek; Resûlullah aleyhisselamın mirasını toplayan adam, mü’minler ile Resûlullah aleyhisselam arasında köprü olmak için feda olmuş bir hayat demektir. Allah ondan razı olsun.[2]

 

[1] Dinden dönenlerin ortaya çıktığı günler kastedilmiştir.

[2] Bu yazı, “Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi” ve Nureddin Yıldız’ın “Zor Günlerin İmamı” isimli sohbeti kaynak alınarak yazılmıştır.

0 Yorum

Bu içerik ile ilişkili bir yorum bulunmamaktadır.
Yorum Yap