Çocuklarımız

Peygamberimiz aleyhisselam her konuda bizim için bir örnektir. Zira Allahu Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: “Ahireti umanlar için –yani ahirette cenneti umanlar için- Allah’a yaklaşmak isteyenler için örnek Peygamber’dir.”[1]

Her konuda örneğimiz olan Efendimiz aleyhisselam elbette çocukları eğitmede de bizim için en güzel örnektir. Öyleyse biz de bu büyük nimeti ve fırsatı kaçırmadan o en güzel örneğe yönelmeli ve onu hayatımıza elimizden geldiğince iyi ve güzel bir şekilde tatbik etmeliyiz. Bu maksada binaen de aşağıdaki hadisleri pürdikkat ve uygulama niyetiyle okuyup hayatımızın başköşesine oturtmalıyız. Gelin şimdi o güzel örneklerle kendi hayatımızı ve çocuklarımızın hayatını aydınlatma yolunda bir adım atalım.

 

[1] “Andolsun ki, Resûlullah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.”  (Ahzâb Suresi 21. Ayet)

Her Çocuk Beyaz Bir Sayfa Gibidir

Her Çocuk Beyaz Bir Sayfa Gibidir

İlk hadisimizi Ebu Hureyre radıyallahu anh rivayet ediyor: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular: ‘Her doğan çocuk, fıtrat üzere doğar. Anne-babası onu Yahudileştirir, Hristiyanlaştırır veya Mecusileştirir. Tıpkı hayvanın kusursuz doğması gibi. Hiç eksik doğduğunu görüyor musunuz?’”

Bu hadis şu hakikati bize açık bir şekilde gösteriyor ki: yeni doğan bir çocuk bembeyaz bir sayfa gibi gelir dünyaya. Ondan sonraki karalanmalar hep ebeveyninin eseri olarak meydana gelir. Kimi onu kötülüğe doğru fütursuzca karalar kimisi ise Allah’ın nurlu yoluna doğru güzelce hazırlar. Ve çocuklar en çok, izlediği kişilere dönüşür. Bu sebeple asla geçe bırakmadan, doğar doğmaz hatta mümkünse anne karnında iken başlanmalı bu işe ki bereket umula.

Yavrucuğum! Sana Bazı Kaideler Öğreteyim

Yavrucuğum! Sana Bazı Kaideler Öğreteyim

İkinci hadisimiz, Abdullah ibni Abbas radıyallahu anhumadan. Nakledildiğine göre O şöyle demiştir: “Bir gün Peygamber aleyhisselamın terkisinde bulunuyordum. -Yani hayvanın arkasında ikinci koltuktaymış.- Bana: “yavrucuğum sana bazı kaideler öğreteyim” dedi ve şöyle buyurdu: “Allah’ın buyruklarını gözet ki Allah da seni gözetip korusun. Allah’ı her işte önde tutarsan Allah’ı yanında bulursun. Bir şey isteyeceksen Allah’tan iste. Yardım dileyeceksen Allah’tan dile. Ve bil ki bütün bir ümmet toplanıp sana fayda temin etmeye çalışsalar ancak Allah’ın senin için takdir ettiği faydayı temin edebilirler. Yine eğer bütün ümmet sana zarar vermeye kalksalar ancak Allah’ın senin hakkında takdir ettiği zararı verebilirler. Çünkü artık kaderi yazan kalem yazmaz olmuş, yazıları değişmeyecek şekilde kesinleşmiştir. Bundan sonra takdirde herhangi bir değişiklik söz konusu değil” dedi.

Efendimiz aleyhiselamın, Abdullah İbni Abbas’a olan bu sözünü âlimler, on yaşında bir çocuğa ne şekilde eğitim verileceğinin işareti olarak anlıyorlar. Çünkü bu sözler İbn Abbas’a söylendiğinde ya on ya on bir yaşındaydı. Yine ona hitap ederken “yavrucuğum” ifadesini kullanması da apayrı bir güzellik!

Olması Gerekseydi Olurdu

Olması Gerekseydi Olurdu

“Enes Bin Malik radıyallahu anh diyor ki: “Peygamber aleyhisselama on yıl hizmet ettim. Emrettiği bir işi geciktirdiğimde veya yapmadığımda beni kınamadı. Ev halkından biri beni kınayacak olsa ona da şöyle derdi: “Bırakın onu! Olması gerekseydi olurdu.”

Bu kadar! Üstelik sadece başkaları için değil, kendisinin işi aksatılınca da çocuğu azarlamıyor!

Ağzı Tatlı, Ameli Salih Olsun

Ağzı Tatlı, Ameli Salih Olsun

Ebu Musa radıyallahu anh diyor ki: “Bir oğlum oldu. Onu Peygamber aleyhisselama getirdim. Adını İbrahim koydu. Çiğnediği bir hurmayı ağzına koydu. Mübarek olması için dua etti.”

Bu hadiste de yine çocuğun doğar doğmaz, özellikle salih kimselerin duasıyla ve -sünnet olan- çiğnenmiş hurmayla ağzını tatlandırarak ona güzel bir isim vermenin örnekliğini görüyoruz.

Onu İslam Üzere Büyüt

Onu İslam Üzere Büyüt

Mü’minlerin annesi Âişe radıyallahu anha diyor ki: Peygamber aleyhisselam bir çocuğa şöyle dua etmişti: “(Allah’ım) Onu iyi, muttaki ve reşit kıl. Onu İslam üzere büyüt.”

Ezbere ve içten olmayan dualarla değil, böylesi içten yaptığımız dualarla çocuğumuzun geleceğini inşa etmeliyiz. O zaman hayır ve bereket umudumuz daha canlı olur biiznillah.

Her Çocuk Akikası ile Rehindir

Her Çocuk Akikası ile Rehindir

Semüre Binti Cündüb radıyallahu anh Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle buyurduğunu rivayet etmiş: “Her çocuk akikası ile rehindir. Yedinci gününde akikası kesilir. Saçları tıraş edilir ve adı konur.”

Akika bir kurban çeşididir. Çocuğun doğumundan sonra yedinci gün koç kurban edilir. Çocuğun kazaya, belaya musibetlere karşı sigortası, akika kurbanıdır ve mühim bir sünnettir.

Yavrusunu Anasından Ayırma!

Yavrusunu Anasından Ayırma!

Ebu Eyüp El-Ensarî radıyallahu anh diyor ki: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi şöyle buyururken işittim: ‘Kim annesi ile yavrusunun arasını ayırırsa Allah da kıyamet günü onunla sevdiklerinin arasını ayırır.’”

Bizim Şeriat’ımıza göre, boşanmadan sonra buluğa ermemiş çocuklar, buluğa kadar anneye kalır. Türlü hilelerle çocuğu annesinden almak büyük bir vebaldir. Elbette ki anne tıbben çocuğa bakamayacak kadar özürlü bir kadınsa veya dinsiz bir kadınsa o zaman başka. O zaman çocuğun babada kalması gerekebilir.

Zevki Geçsin İstedim

Zevki Geçsin İstedim

Abdullah bin Şeddad, babasından duyduğu şu rivayeti bize aktarıyor (Babam dedi ki): “Bir yatsı namazında Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hasan veya Hüseyin’i taşıyarak bize geldi. Önümüze geçti. Çocuğu yere koydu. Namaz için tekbir aldı. Namaza başladı. Secdeye vardığında uzunca secdede kaldı. (o kadar uzun kaldı ki dayanamayıp) Başımı kaldırıp baktım. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem secdede duruyor, çocuk da O’nun omzunda duruyordu. Ben yeniden secdeye döndüm. Resûlallah sallallahu aleyhi ve sellem namazı bitince insanlar dediler ki: “Ya Resûlallah! Namazda secde ettin. Secdeyi uzattın. Bir şey oldu ya da sana vahiy geliyor zannettik.” O da şöyle buyurdu: “Hiçbiri olmadı. Şu yavrum sırtıma bindi. Onu hemen indirmek hoşuma gitmedi, zevki geçsin istedim.”

Diyecek hiçbir söz yok. Koca sahabi Peygamber öldü zannetmiş de secdede iken başını kaldırmış. Bakmış Peygamber secdede, gene secdeye kapanmış. Böylesi bir örneğin karşısında insanın nutku tutuluyor. Allah O’na benzemekte yardımcımız olsun.

Bir Çocuk Ağlarsa

Bir Çocuk Ağlarsa

Enes bin Malik radıyallahu anh diyor ki: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir gün sabah namazını kısa kıldırdı. Neden namazı kısa kıldırdığı kendisine sorulunca şöyle buyurdu: “Bir çocuk ağlaması duydum. Annesinin de bizimle namaz kılıyor olabileceğini zannederek namazı kısa kestim ki annesi onunla ilgilenebilsin.”

Sahabinin, namaza ve kendisine ne denli düşkün olduğunu bilen ve onlara karşı kalbi merhametle dolu olan Peygamberimiz aleyhisselamın yolumuzu aydınlatan bir başka örnekliği.

Çocuğun İzni Var mı?

Çocuğun İzni Var mı?

İbn Abbas radıyallahu anhuma anlatıyor: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme süt verilmişti. Sağında ben oturuyordum, solunda da Halid bin Velid vardı.” (kendisi bir miktar içtikten sonra) Bana dedi ki: “Halid’e ikram etmeme izin verir misin?” dedim ki: “Resûlullah’ın arttırdığı bir şeydeki nasibimi kimseye veremem.” Bunun üzerine ben içtim sonra da Halid içti.

Efendimiz aleyhisselamın inceliğinin bir başka örneği. İbn Abbas bir çocuk da olsa izin vermediği için “Ama yavrum biz bu adama İslam ordularını teslim ettik” falan demiyor ve sütü ona veriyor. Ve ibn Abbas, Efendimiz aleyhisselamın dudağının değdiği yere dudak değdirme fırsatını kimseye vermiyor.

Kalbindeki Merhametten Ne Haber?

Kalbindeki Merhametten Ne Haber?

Âişe radıyallahu anha anlatıyor: “Bedevilerden bir grup Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi ziyarete geldiler. “Siz çocukları öpüyor musunuz” diye sordular. “Evet” denmesi üzerine: “Vallahi biz öpmeyiz” diyerek çıkıştılar. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki: “Allah kalbinizden merhameti almışsa ben ne yapabilirim?”

Çocuğuna sevgi göstermemeyi, “merhametsizlik” olarak tanıtıyor Efendimiz aleyhisselam. Çok önemli!

Yavrumu Ürkütmeyin!

Yavrumu Ürkütmeyin!

Bu hadisimizdeki olay, Bizans’tan Efendimiz aleyhisselama elçi geldiği bir zamanda olmuş. Elçiler gelmiş, Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem oradakileri tembih etmiş: “Benim yanıma kimseyi sokmayın yabancılarla görüşüyorum”. Biraz sonra da torunu gelmiş, “dedeme gideceğim, dedeme gideceğim”. Oradaki kapıcı da “yapma yavrum, etme” diye cedelleşiyor. Efendimiz de kalkmış: “size tembih etmedim mi gürültü yapmayın, yabancı misafirler var” diye. O da işaret etmiş yani “torunun ya Rasulallah ne diyeyim.” der gibi. “Haa” buyurmuş. “Kurallar büyükler içindir, çocuğa kural konmaz, gel yavrum” demiş. Almış götürmüş. O da intikam alır gibi çıkmış dedesinin omzuna. Biraz sonra da işemeye başlamış. Ebu Leyla radıyallahu anh olayı şöyle anlatıyor: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin yanında bulunuyordum. Göğsünün veya karnının üstünde Hasan ya da Hüseyin vardı, baktım çişi akmaya başladı. Hemen (çocuğu almak için) kalktık. Efendimiz aleyhisselam buyurdu ki: “Bırakın yavrumu, ürkütmeyin onu, çişini bitirsin.” Sonra üzerine su döktü. Ardından bir kova su getirip gömleğinin üstüne döktü. Ardından sadakaların bulunduğu ambara gitti. Çocuk da peşinden gitti ve bir hurma alıp ağzına koydu. Peygamber aleyhisselam o hurmayı eliyle çıkardı ve: “bize sadaka helal olmaz” dedi.

Fark burada işte. İnsan hayret etmeden edemiyor! Hakikaten Peygamber bambaşka bir âlemdi.

Cenneti Hak Etmek İçin…

Cenneti Hak Etmek İçin…

Enes bin Malik radiyallahu anhdan rivayet ediliyor, Resulullah (sav) buyurdu ki: "Kim "üç kız" veya "üç kızkardeş" veya "iki kızkardeş" veya "iki kız" yetiştirir, terbiye ve te'diblerini (edepli yetişmeleri için yapılması gerekenler konusunda herhangi bir şeyi) eksik etmez, onlara iyi davranır ve evlendirirse cenneti hak etmiştir."

Bu büyük vaatten, bu işin çok basit olmayan bir iş olduğunu anlıyoruz. Öylesine bir kız büyütmekten değil; güzel ahlaklı bir insan büyütmekten, ona iyi davranmaktan ve onu güzelce evlendirmekten bahsediliyor.

Ne İncit Ne Şımart!

Ne İncit Ne Şımart!

Ebu Rafi bin Amr el- Gifari’nin amcası anlatıyor: “Çocuktum, ensarın hurmalarını taşlıyordum. Beni Peygamber aleyhisselama şikâyet ettiler. Bana dedi ki: “Yavrum neden hurmaları taşlıyorsun?” “Yiyorum” dedim. -Yani yiyorum sözünden bizim hurmamız yok, karnım aç demek istemiş çocuk.- “Hurmayı taşlama. Altına düşenden ye.” dedi. Sonra da başımı sıvazlayıp şöyle dua etti: “Allah’ım (onun) karnını doyur”.

Hem hurmaların sahibini yatıştırmış hem de çocuğa ne yapması gerektiğini öğretmiş. Çocuğu ne incitmiş ne de şımartmış. Tam olması gerektiği gibi dengeli davranmış.

Çocuklarına Karşı Adil Ol!

Çocuklarına Karşı Adil Ol!

Nûman bin Bişr anlatıyor: “Babam (Beşir) bana malından bir şeyler hibe etmişti. Annem Amra Bintu Ravâha: “Bu hibeye Resûlullah’ı şâhit kılmazsan kabul etmiyorum.” dedi. Bunun üzerine bana yaptığı hibeye şâhit kılmak için babam, beni de alarak Resûlullah’a gitti. Durumu öğrenen Peygamber aleyhisselam: “Başka çocukların da var mı?” diye sordu. (Babamın) “Evet!” cevabı üzerine, “Aynı şekilde bütün çocuklarına hibede bulundun mu?” diye sordu. Babam: “Hayır!” deyince, “Allah'tan korkun, çocuklarınız husûsunda âdil olun!” dedi. Babam oradan ayrıldı ve hibeden vazgeçti.”

Evlat da olsa hepsinin arasında mutlaka adaletli davranmakla görevliyiz. Öyle ki onları öperken, severken bile adil olmalıyız ki Allah’ın rızası yolunda bir şeyler yapmış olabilelim.

Allah’ın Gücü Daha Fazla!

Allah’ın Gücü Daha Fazla!

Ebu Mesut el Bedri anlatıyor: “Bana ait bir hizmetçiyi dövüyordum. Arkamdan: "Ebu Mesut, bilesin ki" diyen bir ses duydum, sinirimden sesi tanıyamadım. Sesin sahibi yaklaşınca Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem olduğunu anladım. "Ebu Mesut bilesin ki, Ebu Mesut bilesin ki” diyordu. Elimdeki kırbacı attım bana dedi ki: “Ebu Mesut Allah'ın senin üzerindeki gücü, senin bu çocuğun üzerindeki gücünden fazladır.” "Ondan sonra bir daha köle dövmedim."

Elbette ki Allah’ın gücü bizimkinden daha fazla. Ama o bize her hatamızda ceza vermiyor. Ve bizi her gün affediyor. Öyleyse her gün affa ve mağfirete muhtaç olan kullar olarak biz de diğer insanlara aynı şekilde davranabilmeliyiz.

Çocuğa Karşı Dürüst Ol!

Çocuğa Karşı Dürüst Ol!

Abdullah bin Amir radıyallahu anh anlatıyor: Ben çocukken Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem evimize geldi. Ben dışarıda oynuyordum. Annem beni çağırıp "gel sana bir şey vereceğim" dedi. Peygamber aleyhisselam ona "ona ne vereceksin" diye sordu. "O da hurma veririm" dedi. Resûlü Ekrem aleyhisselam: "Vermeyecek olsaydın bu sana bir yalan yazılırdı." buyurdu.

Çocuklarımız bizden gördükleri yalanlarla yalanı öğrenirler. Ve yalan onların hayatlarındaki en zararlı günaha dönüşür. Çünkü yalan, müminlikten en uzak olan sıfatlardan biridir. Bu sebeple çocuklarımız da dahil herkese karşı sözümüz senetten daha da güvenilir ve dürüstçe olmalı.

Efendimiz aleyhisselatu vesselamın çocuklarla ilgili sözleri, şüphesiz bunlardan ibaret değil. Belki yüzde birini ancak konuşabildik ama bunlarla amel etsek bile çok şey kazanırız biiznillah. Önemli olan bizim ihlâsımız ve gayretimizdir. İşi yapan Allah'tır celle celâlu. Allah bizi sağlam görürse yedi nesil sonra bile olsa bereketini verir işin. Nitekim Kur’an-ı Kerim’deki şu örnek de bu konuda bizim için çok önemlidir.

İyiliğin Mükafatı Bazen Nesiller Boyudur!

İyiliğin Mükafatı Bazen Nesiller Boyudur!

Kehf suresinde anlatılan bir olay bu. Musa aleyhisselam ile Hızır aleyhisselamın kıssası. Hızır aleyhisselam üç farklı olayda Musa aleyhisselamı sabır imtihanından geçirdi. Onlardan bir tanesi de şuydu: Bu iki zat, bir köyde misafir olmak isteyince köylüler onları misafir etmediler. Onlar da köyden çıkarken bir bahçenin duvarının çökmek üzere olduğunu gördüler. Hızır aleyhisselam "Bekle. Bu duvarı tamir edelim." dedi ve duvarı tamir etti. Musa aleyhisselam sinirlendi. "Bize bir bardak su vermeyen adamların bahçesinin duvarını tamir ediyorsun sen" dedi. Hızır aleyhisselam da "demek seninle yollarımızı ayırmanın vakti geldi. Biz ayrılalım" dedi ve olaylardaki hikmetleri anlattı. Sıra “duvar olayına” gelince o duvarın, geçmişte yaşamış salih bir kimse olan bir babanın iki yetimine ait bir hazineyi sakladığını söyledi. Duvarın yıkılmasıyla açığa çıkacak bu hazineyi henüz çocuk yaşta olan yetimler alamayacağı için de hazinenin talan edilme riski var olduğunu, bu yüzden o çocuklar büyüyene kadar duvar sağlam kalsın diye müdahale ettiğini anlattı ve  ikisinin yolculukları nihayete erdi.

İbni Abbas diyor ki: "O duvar aslında, o yetim çocukların ta yedinci dedelerine aitti.” Çocukların yedinci dedesi Allah'tan korkan, muttaki bir adam olmasından ötürü Allah, bir peygamberle Hızır aleyhisselamı, onun mirasını koruma işinde çalıştırmış. Eğer biz ciddiysek bizim takvamız yedi nesil sonra bile meyve verir, Allah'ın izniyle. Biz suluysak ilk nesilde de gider zaten. Allah yardımcımız olsun.

0 Yorum

Bu içerik ile ilişkili bir yorum bulunmamaktadır.
Yorum Yap