Gençlerin Duası
Salih Eğridere Hoca'nın, 2 Ekim 2021 tarihli Gençlere Rehber derslerinin 1. Bölümünün Özetidir.
Bu dersleri kendimizi doğrudan tanımak ve ilk hedefe kendimizi koymak için yapıyoruz. Temel olarak iki sorunun cevabını bulmaya çalışacağız; bu sorular, “Gençlere rehber kimdir?” ve “Yol haritamızı nasıl çizmeliyiz?” sorularıdır. Bu iki önemli kuşu, bir taş ile bu ders serisinde vurmaya çalışacağız inşaallah.
Biz zannediyoruz ki her işi kendimiz yapabiliriz, her sorumluluğu kendimiz kaldırabiliriz, her şeyden anlarız, teknolojiyi çok iyi kullandığımız için her şeyi başarırız! “Verseler devlet yönetiriz!”, “Halifelik teklif edilse ‘Hayır’ demeyiz!” anlayışıyla yaşıyoruz. Kapasiteye bakmaksızın “Genç her şeyi yapar!” anlayışı, “delikanlı” diye bir kavramı doğuruyor. İsminden de anlaşılacağı üzere bu kelimeyle, kanı hızlı akan ve kapasitesi olsun veya olmasın her olayın içerisine atılan kişi kastedilmektedir.
Rehbersiz Yaşayabilir miyiz?
Ancak hakikat böyle değil. Burada iddialı bir örnek verebiliriz: Bırakın bugünün gençlerini, peygamberlerin bile yer yer örneğe ihtiyacı olmuştur; bunu Kur’an’dan anlıyoruz. Allah Teâlâ, Efendimiz ﷺ’e Kur’an da geçtiği üzere diğer insanlardan örnekler vermiştir. Musa ve İbrahim (aleyhimesselam) ve -peygamber olmamasına rağmen- Meryem (aleyhesselam) bu örneklerden bazılarıdır.
Rabbimiz bize Kur’an’da verdiği örnekleriyle meâlen diyor ki “Sen örneksiz yaşayamazsın!” Buradan anlıyoruz ki Rabbimiz bizleri bir örnek üzerinden görerek yaşama fıtratı ile yaratmıştır.
Gençlere Rehber Kimdir?
Bu sorunun cevabını karşılayan en güzel örnek Ashâb-ı Kehf’tir.
Çoğu zaman, özellikle genç sahâbîlerden olan Ali, Mus’ab, Enes (radıyallahu anhum) ve benzeri isimleri sayarak onlar gibi olmak istediğimizi dile getiriyoruz. Ancak onları da onlara verilen görevleri yapma ruhuna götüren örneklik Ashâb-ı Kehf’tir.
Allah Teâlâ, Ashâb-ı Kehf hakkında, “Hakikaten onlar, Rablerine iman etmiş gençlerdi; biz de onların hidayetini arttırdık.”[1] buyuruyor.
[1] Kehf, 13.
Ashâb-ı Kehf Ne Yaptı da Bizim Örneğimiz Oldu?
Ashâb-ı Kehf temel olarak üç şey yaptı.
- Toplumun yaptığı yanlışı reddettiler.
İçinde bulundukları şirk toplumunun yanlışlarıyla yaşamayı reddettiler; onların yüzüne karşı hatalarını söylediler ve bu toplumdan sıyrılıp imanlarını nasıl koruyacaklarına dair planlar yaptılar.
- Birlik olarak günahın bulunduğu ortamdan sıyrıldılar.
“Bize bir şey olmaz!” veya “Biz bu durumu hallederiz!” demeyerek günah dolu bu ortamdan kaçtılar ve mağaraya sığındılar.
Aslında bizler de onlarla benzer bir ortamda yaşıyoruz; kendimizi sadece YouTube’dan sevdiğimiz hocaları dinleyerek rahatlatabiliyoruz. Ashâb-ı Kehf de bulundukları toplumun günahlarından sıyrıldı ve Allah’a yöneldi.
Bugün ise hem zinadan kaçmak istiyoruz hem de zina dolu ortamlara giriyoruz; hem imanımızı kaybetmekten korkuyoruz hem de ateistlerle münasebet kuruyoruz. Öncelikle bu ortamları terk etmemiz gerekiyor.
- Duayı ihmal etmediler.
Birinci ve ikinci maddeyi başardıktan sonra Allah’a yalvarmayı bileceğiz; Ashâb-ı Kehf’in yaptığı şu duası bizlere rehber olacak ve bu duayı ezberleyeceğiz:
رَبَّنَٓا اٰتِنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً وَهَيِّئْ لَنَا مِنْ اَمْرِنَا رَشَدًا
“Rabbimiz! Bize katından rahmet gönder ve bize içinde bulunduğumuz durumdan bir çıkış yolu göster!”[1]
Ancak tıpkı Ashâb-ı Kehf’in duanın kabulünü 309 sene beklediği gibi bizler de sabırlı olup duamızın hemen kabul edilmesini beklemeyeceğiz.
[1] Kehf, 10.
Ashâb-ı Kehf Bize Neler Öğretti?
Ashâb-ı Kehf örneğimiz olacak dedik ancak onların durumuyla bizim durumumuz tam olarak aynı değil. Dolayısıyla tam taklit etmek yerine, onların durumundan kendimize ders çıkarmamız gerekiyor.
1) Şirk toplumunda imanlı yaşamayı.
2) Her şeyin imkânsız göründüğü anlarda yapılan samimi ve makbul duanın nelere sebep olduğunu.
3) Allah’a sığındığımız takdirde Allah’ın bizi koruyacağını.
4) Kurtuluşun ancak Allah’tan olduğunu.
“Biz dua edersek bu iş çözülür!” değil, “Allah duamızı kabul ederse bu iş çözülür.” diyeceğiz.
5) Şirk, günah, eziyet vs. arttıkça dinimize kaçmamız gerektiğini.
Unutmamalıyız ki kimsenin amel etmediği yerde amel etmek, amelin sevabını daha da arttırır.
6) Allah’a hüsnü zan beslememiz gerektiğini.
En zor zamanda bile Allah’ın bizi kurtaracağına iman edeceğiz.
7) “Salihlerle beraber olmak” diye bir gayretimiz olması gerektiğini.
8) Bulunduğumuz ortamlarda farklı düşünsek bile ihtilaftan kaçınan Müslümanlar olmamız gerektiğini.
İçinde bulunduğumuz cemaati zayıflatan parazit olmayacağız. Zira Ashâb-ı Kehf, önlerinde imanlarını muhafaza etmek gibi bir problem olduğu halde önemsiz mevzular yüzünden ihtilafa düşselerdi bugün bildiğimiz Ashab-ı Kehf olmazlardı!
0 Yorum