İbn'ul-Cevzî'den Nasihatler

İbn'ul-Cevzî'den Nasihatler

Duanın Kabul Edilmemesi

  • Mü’minin ısrarla dua edip aradan uzun zaman geçmesine rağmen duasına icabet edilmemesi başlı başına bir imtihandır. Bu imtihan ancak sabırla aşılabilir.

  • Duaya icabetin gecikmesinden doğan vesveseler ise şeytanın tuzağıdır ve mutlaka tedavi edilmesi gereken hastalıklardan biridir.

  • Allah Teâlâ Mâlik'tir. Kullarına verip vermeme hakkı O'na aittir. Bu sebeple kulun itiraz etmesini gerektirecek bir durum da yoktur.

  • Allah Teâlâ'nın hikmeti kesin delillerle sabit olmuştur. Kişinin kendisi için hayırlı olarak gördüğü iş, hikmet gereği hayırlı olmayabilir.

  • Duaya icabetin gecikmesinde hayır, hemen olmasında ise bir şer olabilir. Nitekim Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kul acele edip ‘Dua ettim ama icabet edilmedi!’ demediği sürece hayır içindedir.”[3]

  • Kişinin bir hatasından dolayı da duası kabul edilmemiş olabilir. Şüpheli şeyler yemesi, dua anında kalbinin gaflette olması veya tövbe etmekte samimi olmadığı bir günahı sebebiyle istediği şey kişiye verilmemiş olabilir. O hâlde kul kendini sineye çekip bu tür bir sıkıntısının olup olmadığına bakmalıdır.

  • Kul dua ederken istediği şeyin altında nasıl bir amaç yattığının farkında olmalıdır. Belki de kulun istediği şeyin olması onun daha fazla günaha girmesine sebep olacak ya da iyi bir amel yapmasına engel olacaktır. Böyle bir durumda da duanın kabul edilmemesi kişi için daha hayırlıdır.

  • Hepsinden de öte kulun duasının kabul edilmemesi, onun Rabbinin kapısı önünde durmasına ve O’na sığınmasına sebeptir. Belki de kulun duası kabul edilip istediği şey olsaydı Allah’tan uzaklaşacaktı.

Allah Teâlâ, kullarının insanların yaptıkları iyiliğe takılıp kendini unuttuklarını bildiği için onları kendi kapısına getirecek bazı olayları kullanarak onları uyarır. İşte bunlar aslında bela elbisesi içindeki nimetlerdir. Gerçek bela ise kulu Rabbinden uzaklaştıran şeydir.

Kul bütün bunları iyice düşündüğünde kaçırmış olduklarını yakalamak, hatalarından bağışlama dilemek ve Rahman’ın kapısında durmak gibi kulluğuna faydalı olacak şeylerle meşgul olmuş olur.


[1] Ebü’l-Ferec Cemâlüddîn Abdurrahmân b. Alî b. Muhammed el-Bağdâdî (ö. 597/1201) dil ve tarih alimi, edip, vâiz (vaaz alanında zirve manasında İmam lakabının sahibi), hadis ilminde “Hâfız” ve sekseni aşkın ciltli-ciltsiz eseri olan, Bağdatlı meşhur âlim.

[2] Bu yazıdaki nasihatler, İbnu’l-Cevzî’nin “Saydu’l-Hâtır” isimli eserinden alınmıştır.

[3] Ahmed, 3/193, 210.

0 Yorum

Bu içerik ile ilişkili bir yorum bulunmamaktadır.
Yorum Yap