İhtilaflar Karşısında Hasan el-Benna Tavrı
İnsan fıtratı gereği yalnız kalmaktan hoşlanmaz; etrafında ailesi, arkadaşları, akrabaları, çevresi olduğunda mutludur. Ancak insanlar ve toplumlar bir arada yaşayarak mutlu olduğu gibi bir arada durabilmeleri de en zor meselelerindendir. Kardeşlik, Allah’ın Müslümanlara en büyük nimetidir ama kardeşlik hukukunu yürütebilmek insanoğlunun ilk yaratılan insandan beri en büyük imtihanıdır. Kıyamete kadar da Ümmet bunun imtihanını verecek, bu süreçte kazananlar kaybedenler kıyamet günü birbirinden ayrılacaktır.
Hilafetin ilga edildiği yıllara kadar Ümmet-i Muhammed dışarıdan batılla mücadele ettiği gibi içeride de Müslümanların iç karışıklıklarıyla mücadele etmiştir. O dönemde iç karışıklıklar, tartışmalar, dinî konulara dair tali meseleler, mezhep farklılıkları, cemaat, teşkilat ihtilafları, fitneler Ümmet’i parçalanmaya götüren en büyük sebeplerden olmuştur. Rabbimiz, her zaman Ümmet’in zora düştüğü zamanlarda iyi kullarıyla Müslümanları desteklemiştir. Az ve nadir olan bu kişi ya da kişiler, Ümmet’i özüne döndürmüş; Resûlullah aleyhisselamın ve ashab-ı kiramın takip ettiği yolu takip etmiştir. Aynı şekilde hilafet, 1924 yılında ilga edildiği zamanda Ümmet’in içerisinden davasını dert edinen, Ümmet’in kaybettiği halifenin sorumluluğunu fert fert üzerinde hisseden adamlar olmuş ve bu şuur onları harekete geçirmiştir. Bu kişilerden birisi Hasan el-Benna rahmetullahi aleyhtir. Altı davasının sahibi arkadaşıyla 1928 yılında “Müslüman Kardeşler Teşkilatı” adında bir yapılanmanın temelini atıp bu uğurda mücadelelerini vermişlerdir.
Bu yapılanma zamanla yayılarak, yaptığı çalışmalarla da bereket bularak Ümmet’in sempatisini kazanmış ve moralman çökük olan insanların yeniden ayağa kalkmalarını sağlamıştır. Hasan el-Benna rahmetullahi aleyhin en büyük özelliklerinden biri de değineceğimiz husus olan ihtilaflara karşı tavrı olmuştur. 21. yüzyılda Ümmet’e İhtilaf fıkhının nasıl olması gerektiğini hatırlatmış ve birleştirici yapısıyla Müslümanlar arasında büyük oranda başarı sağlamıştır. Bu parçalanmışlığın sebebinin en büyük etkisinin ihtilaflar olduğunu idrak edip öncelikle bunu kaldırmak ve kardeşlik anlayışını yeniden tesis etmek için mücadele göstermiş, projeler üretmiştir. Bu yapılanmanın birleştirici yapılanması hakkında kitaplar yazılmış, birçok eser kaleme alınmıştır. Bu mücadelenin özelliklerinden sadece birkaçını zikredelim:
Kardeşlik ve Ümmeti Önceleyen Bir Anlayış
Teşkilat üyelerine yaptığı sohbetlerde hep şunu telkin etmiştir: “Siz ne bir teşkilat ne bir parti gurubu üyesisiniz. Siz insanların kalbine Kur’an ile akan yeni bir ruhsunuz.” diyerek arkadaşlarını hiçbir zaman bir partizanlığa, bir grupçuluk anlayışına yaklaştırmamıştır. Lailaheillallah denilen her yeri vatan toprağı görmüş, Lailaheillallah diyeni de kardeşi kabul etmiştir. Kimseyi kökeninden dolayı yargılamamıştır. İnsanları partizanlıkla değil Kur’an-ı Kerim ruhuyla kazanmak gerektiğini vurgulamıştır. Zihinlerden kendi grubuna, cemaatine adam toplama anlayışını silmiş ve herkesi kucaklayan bir anlayışla her yapılanmanın ehl-i sünnet vel cemaat kümesinin bir alt kümesi olduğunu vurgulamıştır.
Temelinde “Sevgi” Olan Bir Anlayış
Haftalık olarak yaptığı sohbetlerde öncelikle kardeşler arasında sevgi bağlarını güçlendirmek amacıyla bir teşvik konuşmasıyla başlar; bunu da Ashab-ı Kiram’dan, Selef-i Salihin’den anlattığı kıssalarla desteklermiş. Derslere başlamadan önce şu hadis-i şerifleri sık sık okurmuş:
‘Benim rızam için birbirini sevenler nerede?’ Hiçbir gölgenin olmadığı o günde onları gölgemde gölgelendiririm.’
‘Üç şey vardır ki onlar her kimde bulunursa imanın tadını tatmış olur. Bunlar: ‘Allah ve Resûlü’nün ona her şeyden sevgili olması. Bir kimseyi sırf Allah için sevmesi…
‘Mü’minler, taşları birbirine kenetlenmiş bir bina gibi birbirlerini kuvvetlendirirler.’
Derse gelenler arasında birbirlerine o hafta öfkelenen ya da kardeşine karşı kalbinde maraz olan varsa bunu düzeltsin diye bu hadis-i şerifleri hatırlatırmış. Konuşmasına başlamadan önce meclise girişte insanların kalbî hastalıklarını tedavi edip sohbetine öyle başlarmış.
Laf Değil İş Üreten Bir Anlayış
Her zamanda olduğu gibi iş üreten, hak yolda mücadele edenlerin önüne şeytan ve şeytana yardımcı olan insanlar engel olmaya çalışacaktır. O dönemde de yapılanmanın ilerlemesini gören birtakım kişi ya da kişiler fitne çıkararak ayrılığa sebebiyet vermeye çalışmıştır. Ancak el-Benna muhalif olan görüşlere dahi hoşgörü anlayışını benimsemiştir. Fitneyi çıkaran insanlarla birebir muhatap olup fitnenin kökünü kurutmaya çalışmıştır. Çalışmalarına laf söylemek isteyen farklı teşkilat ve yapılanmalara aynı düzeyde karşılık vermemiştir. Kimsenin hakkında konuşup kimseyi de tekfir etmemiştir. Birilerinin cennet ya da cehennemiyle ilgilenerek vakit kaybetmemiştir. Cemaatlerin yanlışlarını konuşmamış, gençlerin enerjisini sadece çalışmaya yönlendirmiştir. Diğer grupları kardeşi olarak görmüş, teşkilat üyelerine cevap verme yarışına girmelerini yasaklamış ve şunları söylemiştir: “Şayet konuşulan lehinizde ise o kuruluşa teşekkür edin, şayet aleyhinize ise buna bir sebep arayın. Zaman, gerçekleri ortaya koyacaktır. Günaha günahla mukabele etmeyin. Onlara cevap vermeniz, üzerinize aldığınız ciddi davanızdan sizi alıkoymasın. İnanın; aleyhinize yapılan konuşmalar, hiçbirinizi inandığınız yoldan ayıramayacaktır.”
Bölücü Değil Birleştirici Bir Anlayış
O dönemlerde insanların ihtilaf ettiği en büyük meselelerden birisi de mezhepler arasındaki farklı görüşlerdi. Farklılıklar Ümmet için rahmet iken o dönemde halk arasında bu hususlar fitneye düşmelerine sebebiyet vermiştir. Öyle ki karşı karşıya gelen gruplar bu meseleleri camilere kadar taşımıştır. Mescitler dahi tartışmaların olduğu yerler hâline gelmiş, insanlar birbirine namazının olmadığını söyleyip birbirlerinin arkalarında namaz kılmaz hâle gelmiştir. El-Benna rahmetullahi aleyh bu kısır tartışmaların ortasında kalmamak için bu şekilde ihtilafların konuşulduğu ortamlara girmemiştir.
Bu sonu gelmeyen konuşmaları engellemek için Ümmet’in ortak meseleleri üzerinden konuşmuş, amacından çıkan mevzuların konuşulmasını engellemiştir. Kalbî olarak buna hazır olmayan insanların zihninde soru işareti bırakmamaya çalışmış ve başarılı olmuştur. Prensip olarak; “Anlaşabildiklerimizi konuşalım, anlaşamadıklarımızı konuşmayalım.” fikrini benimsemiş ve bu fikriyle birçok insanın kalbini kazanmıştır.
İki kişi ihtilaflı soru sormak için geldiklerinde onlara doğru cevabı onları vermeden geri yollarmış. Çünkü birisinin yorumu doğru ancak diğerinin yorumu yanlış çıkacağı için el-Benna’ya karşı kalbi kızgınlık hissedebilirdi. Bu yıkıcı durumu engellemek için yapıcı bir üslup benimsemiştir.
Toplumun Değer Verdiklerine Değer Veren Bir Anlayış
Toplum içerisinde önde gelen ve kabul gören hocaları uluorta eleştirmemiş, insanların saygı gösterdiği kişilere o da saygı göstermiştir. İnsan eleştirmekten kaçınarak yanlışları değil doğruları konuşmaya özen göstermiştir. Öyle ki kendi sohbet ortamına Ezher şeyhleri, ulema geldiği zaman ilmî birikimine saygı gösterip sözü onlara bırakarak nezakette bulunmuştur. Kimseyle kalbî bir derdi, kıskançlığı, hasedi olmadığı için halkın ve ilim erbabı kişilerin de teveccühünü kazanmıştır. En büyük hedefi Ümmet’i bir araya getirmek olduğu için dedikodu ve asılsız haberlerden kaçınıp yol arkadaşlarını ve toplumu asıl meseleye odaklandırmıştır.
El-Benna rahmetullahi aleyh, Ümmet’in bu saçılmışlığını hikmetli hareketleriyle toparlayıp bir araya getirmiştir. Modern zamanda ihtilaf anlayışının nasıl olması gerektiğine dair hayatında ve yürüttüğü teşkilat çalışmalarında bu hususla ilgili çok fazla örnek vardır.
İhtilaflı meselelerde farklı görüşlerin olabileceğine inanmak, birden fazla ve kendi görüşünün dışında doğrular olacağını da kabul etmektir. Bu, kişi ya da grupların sadece kendi görüşünü beğenmemesinin, kibre düşmemesinin ve yegâne doğru kedilerini görmemesinin erdemidir. Ümmet’in Selef-i Salihin’i, ihtilaflı meseleler karşısında bu anlayışla hareket etmiştir. Nitekim İmam Şafii rahmetullahi aleyhin söylediği şu söz manidar bir sözdür:
“Benim görüşüm, yanlış olma ihtimali olan bir doğru; başkasının görüşü ise doğru olma ihtimali olan bir yanlıştır.”
El-Benna rahmetullahi aleyh de Selef-i Salihin’in takip ettiği yolu takip etmeye çalışarak Allah’ın lütfuyla Ümmet içerisinde verimli sonuçlar elde etmiştir. Elbette en iyisini Allah bilir.
Davet Esasları, Hasan el-Benna, Nida Yayıncılık, 2013
İhtilaf ve Tefrikalar Karşısında İslami Tavır, Prof. Dr. Yusıf el-Karadavi, Nida Yayıncılık, 2016
Hasan el-Benna, Ahmet Emin Dağ, İlke Yayınları, 2004
0 Yorum