İmtihan
Biten dünya imtihanı değil ki!
Ahiretimize giden dünya hayatının imtihanlarla dolu olduğu aşikardır ancak bir de dünyanın içinde bazı yol ayrımlarına konulan imtihanlar vardır. Liselere giriş, üniversitelere giriş, yüksek lisansa giriş, yabancı dili, memurluğu, yurtdışı eğitimleri.. sayısız imtihanlar var. Sözlüsü, yazılısı, heyecanı, çabası, hayal kırıklığı, üzüntüsü, sevinci..
Yine bu dönemlerden birindeyiz. Sınavlar yapılıyor, milyonlarca insan heyecan içinde uzun süredir verdiği emeklerin karşılığını almak için imtihanlara giriyor. Elbette çabalamak, çalışmak ve imtihanlarda başarılı olmayı istemek doğal bir süreçtir. İmtihanları başarıyla tamamlayıp o başarıların neticesinde güzel ve hayırlı işlere vesile olacak kul haline gelmek de çok güzeldir lakin başarısızlık durumunda olan süreç nasıldır? Neler hissederiz? Neleri gözden kaçırabiliriz?
Aslında en önemli noktalardan biri de tam olarak burasıdır. Çünkü başarısızlığı karşılamak başarıyı karşılamaktan daha zor olabilmektedir. Bir an hüzün, mutsuzluk hatta belki öfke insanı esir almaya çalışabilir. İnsan onca emeğinin, zamanının boşa gittiğini; aslında çok fazla çalıştığının ama bunun karşılığını alamadığının hissine kapılabilir. Oysa Allah’ın planı başkadır ve bu planı biz aciz kullar bilemeyiz. Belki o an duyulan hislerin yoğunluğu sebebiyle esas olan imtihanı göremeyebiliriz bile. Asıl imtihan uhrevi imtihanlardır. Dünyevi bir imtihanın bir “sınav kağıdı” olduğu aşikarken, uhrevi sınavları bir sınav kağıdı kadar net göremeyebiliriz. Belki de bu dünyevi imtihanda gizli olan uhrevi imtihanın adı sabırdır, sabredebilmektedir. Her anını saniye saniyesine planlasak bile gerçekleşmeyecek şeyler olabilir. Emin olduğumuzu sandığımız belki birçok şey hayretle sonlanacaktır. Lakin o anlarda şükredip sabredebilmek belki de uhrevi olan imtihanın kazanılmasını sağlayacaktır, Allahu alem.
Bu nedenle tam olarak bu noktada ailelere düşen uyanık olmak olup uyuyan evlatlarında aileler tarafından uyandırılması gerekmektedir. Bu başarısızlığı dünyanın sonu sanan evladın bu zannını ailenin güçlendirmemesi aksine eritmesi gerekmektedir. Başarısızlık karşısında takdir veya aferin beklenmemektedir, kastım bu da değildir. Lakin kaybedilen uhrevi imtihan da değildir. Tekrar imtihana girilebilir, başka yollar seçilebilir. Hem ne malum yaşanılanın gerçekten “şer” olduğu?
Bakara suresi 216. Ayeti hatırlayalım;
“Size zor geldiği halde savaş üzerinize farz kılındı. Hakkınızda hayırlı olduğu halde bir şeyden hoşlanmamış olabilirsiniz. Sizin için kötü olduğu halde bir şeyden hoşlanmış da olabilirsiniz. Yalnız Allah bilir, siz bilmezsiniz.”
Şer sanılan başarısızlığın ardında bile bizleri nice güzellikler bekliyor olabilir. Bunu şuan fark edemeyebilir veya göremeyebiliriz. Ancak aradan günler, aylar belki yıllar geçtikten sonra; olmadığına şükrettiklerimizin sayısı olduğuna şükrettiklerimizin sayısını geçebilir. Şuan kalbimizin incindiği durum, ileri zamanlarda kalbimizin sevinç kapılarını sonuna kadar açacak olan nice olayın yolundaki bir kavşak bile olabilir.
Peki denemekten, çalışmaktan vaz mı geçelim? “Olmadı, vardır bir hayır. Bir daha denemeyelim.” Diyelim mi? İlk cümlemize evet ama ikinci cümlemize elbette hayır. Evet, vardır bir hayır. Ancak çabalamaktan da vazgeçmemek gerekir. Dikkat etmemiz gereken inatlaşmak değil gayret etmektir. Bizlere düşen çabalamak, dua etmek, şükretmek, sabretmek ve tevekkül etmektedir. En çok üzüldüğümüz anlarda bile imtihanda olduğumuz unutmadan kalbimizi sakinleştirmeli, tevekkül etmeliyiz.
0 Yorum