Kaderin 10 Kanunu
Nureddin Yıldız Hoca'nın 31.01.2021 tarihli 406. Hayat Rehberi dersidir.
Modern insan, modern sistem ve ideolojilerin vaatlerine kanarak “Ben özgürüm!”, “Beni kimse ezemez!”, “Bu dünyanın hükümdarı benim!”, “Ben istediğimi yaparım!” vesaire demekte ve en kötü koşullarda yaşasa dahî kendisini yüceltmektedir. Ancak modern sistemlerin bu vaatlerinin içi boş vaatler olduğunu, onların isteklerine/ideolojilerine ters bir şey yapıldığında nasıl tepki verdiklerine bakarak görebiliyoruz. İşte bu vaatlere kanmayanlar, tek ve gerçek hükümdar olan Allah’ın bu dünyada uyguladığı on kanunu bilmelidir.
Kaderin bu on kanunu, hayatın formülünü bize verir. Bu maddeleri iyice hazmederek bunlara inanan bir Mü’min, Rasûlullah aleyhisselam ile “güle oynaya” cihada giden Ashâb-ı Kirâm’ın anlayışını yakalamış olur. Bu anlayışı yakalayan kişi de Allah’ın izniyle, kendisini Allah’ın yanında olduğu için hür ve kudretli hisseder.
Ashâb-ı Kirâm’ı hareketlendiren, onları ayakta tutan ve onları örnek ve mübarek bir nesil haline getiren on anlayış şunlardır:
Allah, Her Şeyi En İyi Şekilde Bilir.
Öyle ki bu bilgiden hiçbir şey gizli kalamaz çünkü o el-Alîm’dir. Bizim için bilginin sınırları varken Allah için böyle bir sınır yoktur. Bu yüzden, Allah’a “ilim sahibidir” denebilirken “marifet sahibi” denemez çünkü marifet sonradan öğrenilen bilgidir. Allah’ın neyi, neden ve nasıl yarattığının bilgisini ancak O bizlere bildirirse bilebiliriz; bunun ötesinde sorular sormak ise anlamsızdır.
İyilik ve Kötülük Allah’ın Dilemesi ile Olur.
Ebu Cehil’in de Ebu Bekir radıyallahu anh’ın da vâr olması Allah’ın dilemesi ile oldu.
Allah, Her İşi Bir Hikmet Dolayısıyla Yapar.
Nuh aleyhisselam’ın bin sene bu dünyada yaşaması da bir hikmettir, bir delikanlının on sekiz yaşında ölmesi de bir hikmettir. Efendimiz aleyhisselam’ın yaratılması da bir hikmete binâendir, İblis’in yaratılması da. Bizim bazı şeyleri anlamıyor olmamız, Allah’ın bu işte derin bir hikmetinin olduğu hakikatini asla değiştirmez.
Allah’ın Dünyada Yarattığı Her Şeyin Hem Faydalı Hem Zararlı Yanı Vardır.
Allah’ın dünyada yarattığı hiçbir şey bütünüyle güzel ya da bütünüyle çirkin değildir. Olduğu gibi faydalı veya tamamen zararlı da değildir. Her şeyin belirli bir faydalı yanı ve belirli bir zararlı yanı vardır; insan olarak bu fayda ve zararların bazılarını bilebiliriz bazılarını ise bilemeyiz. Bir şeyin zahiren hiçbir faydası yok gibi gözükse de bu bizim ondaki faydayı anlayamıyor olmamızdan kaynaklanıyordur; yoksa Allah boşuna hiçbir şey yaratmaz.
Allah’a Hesap Sorulamaz.
Allah’ın dilediği şey hoşumuza gitse de gitmese de yaptığı şey sorgulanamaz. Yaptığı şeyi ne için ve hangi hikmetle yaptığını bilmiyoruz. Dolayısıyla, Allah’ın yaptığı hiçbir şeyin sorgusunun yapılamayacağına iman etmek zorundayız. Ancak Allah’ın bize gönderdiği musibetlere karşı tedbir alabiliriz (mesela virüse karşı tedbir alıp ondan korunmaya çalışırız).
Allah Yaptığı Her İşte Mutlak Adalet Sahibidir.
Allah asla kimseye zulmetmez. Mesela kendisine eziyet eden anne-babaya sahip bir çocuğun eziyet gördüğü doğrudur ancak Allah’ın ona zulmettiği doğru değildir. Eğer Allah, ahirette cenneti yaratmamış olsaydı bu çocuğun başına gelenler zulüm denebilirdi. Ancak belki o çocuk, daha mükellef olmadan yaşadığı sıkıntıların imanını olgunlaştırmasından dolayı cenneti kazanacak ve bunun karşılığını bulacak.
Allah Mü’min Kullarına Merhameti ile Muamele Eder.
Bununla beraber, Mü’min kişi unutmamalıdır ki Allah merhametinin %99’unu ahirete saklamıştır; dolayısıyla o Allah’tan %100’lük bir merhamet beklemez. Eğer o da kafirler gibi düşünüp de bu hakikati idrak edemezse, ahireti bırakıp bu dünyayı cennet yapmaya çalışır.
Allah Dışında Her Şey Mahluktur ve Her Mahluk da Yokluğa Mahkumdur.
O halde benim; bir insana, bir cine, bir hayvana veya başka herhangi bir mahluka, benim üzerimde bir gücü vardır diye bağlanmam akıl kârı bir iş değildir! Sadece hâlık (yaratıcı) olan Allah’a bağlanmam gerekir.
Dünyadaki Güç Dengeleri Değişkendir, Baki Olan Sadece Allah’tır.
Allah Teâlâ, en şerefli mahlûku olan Peygamberimiz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in kurduğu Medine İslam Devleti’ne bile sonsuza kadar devam etmeyi nasip etmedi.
Bir İnsan Bu Kanunlarına İnandığı Kadar Hidayettedir.
Mü’min kişi bu kader kanunlarına iman etmeli ve bunların sonuçlarını da sabırla izlemelidir. O bunu ne kadar yapabiliyorsa, işte o kadar hidayeti güçlüdür ve o kadar ayaktadır demektir.
Çözüm Hataların Terkiyle Olur!
Bu on kanunun varlığına rağmen, neden bunları özümseyemiyoruz ve dolayısıyla bunalıyoruz, mutsuzuz ve huzursuzuz? Neden çevremize ve hatta kendimize tahammül edemiyoruz? Bu ve benzeri soruların cevabı niteliğinde dört temel neden vardır.
- Allah’ın haram dediği şeylerin basit görülmesi ve alenileştirilmesi.
Bunların en başında zina, yalan, rüşvet, hırsızlık, kumar ve peynir-ekmek gibi yenen faiz geliyor. Bu da yetmezmiş gibi bu rezillikler kanunlarla korunur hale geldi!
- İnsanların birbirine zulmetmesi.
Zira zulmün olduğu yerde Allah’ın rahmeti olmaz. İşçi-işverenin karşılıklı zulümleri, anne-babanın evlada ve evladın da anne-babaya yaptığı zulüm, devletlerin ve kanun koyucuların zulmü, adalet dağıtması gerekenlerin ekonomik çıkarlarını gözeterek yaptığı zulüm ve devletlerin ekonomik çıkarlarını gözeterek (mesela İsrail’deki zulmü görüp Doğu Türkistan’daki zulmün görülmemesi) Mü’minlere yapılan zulme ses çıkarmaması ve benzeri zulümler, Allah’ın rahmetinin kesilme nedenidir.
- Zalimlerin, zalim değillermiş gibi destek görmesi.
Bu destek, ister oyla ister sosyal medyadan yapılan beğenilerle olsun zulümdür.
- Haram lokma yemek.
Helal-haram gözetmeden, faiz ve yalancılıkla yaptığımız işlerden gelir elde edip bunları sofralarımıza getirince, idrak yörüngelerimiz Allah yörüngesinden Şeytan yörüngesine kaydı.
O halde çözüm, bu dört hatanın terk edilmesiyle olacaktır.
0 Yorum