Konuşurken Bir Daha Düşün
Yüce Allah’ın milyarlarca canlı içerisinde “düşünme ve düşündüklerini konuşarak aktarabilme” kudretiyle bezediği insanoğlu, her yerde olduğu gibi konuşma hususunda da başıboş bırakılmış değildir. Konuşmak ya da gerektiğinde susmak konusunda İslam’da belli incelikler, dikkat edilmesi gereken kurallar vardır. Dinimiz sözümüzü disiplin altına almaktadır.
İslam’daki söz disiplininde en önemli kurallardan birisi “Allah'a ve ahiret gününe inanan kimse ya hayır konuşsun ya da sussun."[1] emridir. Bu, konuşmayla ilgili listemizin en başında durması gereken temel ilkemizdir. Zira konuşmanın sonucu eğer kişiyi ve toplumu bir hayra götürmüyorsa o konuşmanın hiç yapılmaması daha evladır.
Bu yazımızda değinmek istediğimiz inceliklerden birisi ise herhangi bir konuda daha iyisini ortaya koymadan sadece eleştiride bulunma ya da iş yapmayıp sürekli başkalarını tenkit etme durumudur ki bu da direkt konuşmanın sonucunun hayra götürmesi ya da götürmemesiyle alakalıdır. Özellikle sosyal medyanın hayatlarımızın merkezine yerleştiği günümüzde bu konunun üzerinde durmanın biraz daha gerekli olduğunu düşünüyoruz. Çünkü bu çağda çevresinde yapılan şeyleri sürekli tenkit etme ve bu tenkitleri uluorta dillendirerek dedikodu malzemesi üretme durumu; Müslümanların en önemli sorunlarından birisi hâline geldi. Ve bu maalesef ki Müslümanlar arasına ayrılık tohumları ekmekten başka bir işe yaramıyor.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ise Ümmeti’ni tam da bu konuda şu sözlerle uyarıyor: “Mü’min; aşırı tenkitçi, lanet edici, konuşmalarında haddi aşıcı ve müstehcen ifade kullanıcı olamaz.”[2]
Bir mü’minin dilinde bulunmaması gereken özellikler bunlar olmasına rağmen ailemizde, akrabalarımızda, Müslümanlar olarak ortak çalışma yürüttüğümüz dernek ve vakıflarda ve özellikle sosyal medyada gittikçe daha tenkitçi bir dilin hâkim olduğuna şahit oluyoruz. Oysa sürekli eleştirecek bir şeyler bulmak, nerede olursa olsun orada sorun üretmekten başka bir işe yaramaz. Zira “Tenkit tüketir, takdir çoğaltır. Neyin çoğalmasını istiyorsanız onu takdir edin.”[3] sözü, bu gerçeği oldukça anlaşılır bir şekilde dile getirir.
Şöyle bir düşünelim: Tenkit eğer eşler arasındaysa ve eşler sürekli birbirlerini çekiştiriyorlarsa o ailede huzur her geçen gün noksanlaşır. Böyle bir ailede eşler arasındaki sevgi ve saygı zamanla azalacağından aile kurumu bundan ciddi şekilde zarar görür. Oysa Efendimiz aleyhisselam; “Bir erkek mü’min, kadın mü’minden hemen soğumasın. Bir huyundan memnun olmazsa diğerinden memnun olur.”[4] buyurarak eşleri birbirlerinin güzel taraflarını görmeye teşvik etmektedir.
Evlat-ebeveyn arasındaki iletişimde de tenkit dili hâkimse iki taraftan birisi sürekli eleştiriyor ve yapılan güzellikleri takdir etmeyip sadece olumsuzlukları dillendiriyorsa bunun sonucu, kopmuş bir evlat-ebeveyn ilişkisidir. Bunu anne baba yaptığında evladıyla olan muhabbetini zedelemiş, onunla arasındaki güven ilişkisine zarar vermiş ve Ümmet için iş yapacak adam yetiştirme emelini kendi elleriyle baltalamış olur. Zira sürekli eleştirilen bir kişiden büyük işler başarmasını beklemek, hayalden öteye geçmeyecek bir avuntudur. Eğer bu evlat tarafından yapılıyorsa ki günümüzde özellikle gençler arasında, hakikati yalnız kendisinin bildiğini düşünen ve yanılabileceğini asla kabullenmeyen tenkitçi bir dil hâkim olmaya başlamıştır. Bunun neticesi evladına söz geçiremeyen ve incinmiş anne babalardır. Oysa anne babaya “Öf!” bile dememek, Müslümanların genel şiarıdır. Evlat her zaman anne babasının karşısında evlat konumunda olduğunu, onların akıl hocası olamayacağını idrak etmek zorundadır.
Akrabalar arasındaki tenkitçi insanların varlığı da sıla-i rahim bağının zarar görmesine sebep olur. Sırf akrabasını çekemediği için yaptığı güzel bir şeyi bile dillendirmekten kaçınarak onun aleyhinde konuşmak, yanlışı düzeltme düşüncesiyle daha büyük yanlışlara kapı açacak bir üslup kullanmak vb. durumlarla pek çok ailede karşılaşılabiliyor maalesef. İslam’da ise akrabalarımız ile iletişimimizin en güzel şekilde sürdürülmesi esastır.
Şu bir gerçektir ki hiçbirimiz akrabalarımızı seçme hakkına sahip değiliz. Rabbimiz’in bizim için uygun gördüğü bir nesep bağı ile dünyaya geliyor ve bu bağı her ne olursa olsun koparmamakla emrolunuyoruz. Dolayısıyla bu bağı zedeleyecek her türlü söz ve davranıştan kaçınmak ve akrabalarımıza karşı Efendimiz aleyhisselamın metodu ile hareket etmek, aramızdaki muhabbeti güçlendirmek demektir.
Tenkitçi insanların en çok sıkıntı oluşturduğu yer ise Ümmet adına iş yapmaya çalışılan vakıf ve cemaat gibi kurumlardır. Eleştiriyi keskin bir kılıç gibi kullanarak sürekli eleştirecek şeyler bulan bu tip insanlar; genelde kendileri hiçbir şey yapmayanlar, yapılanlarda ise sürekli bir eksik bulanlardır. Oysa çözüm önerisi geliştirilmeden ya da daha yararlısı ortaya konulmadan yapılan her tenkit, fayda yerine zarar getirir. Zira bu kişilerin farkında olarak ya da olmayarak oluşturdukları dedikodu ortamı; Müslümanların birliğinin dağılmasına, yapılan işlerin belki de yarım kalmasına, terk edilmelere ya da en azından iş yapmaya çalışan insanların morallerinin bozulmasına sebep olabilir. Bu ise Müslümanların Ümmet adına yaptıkları çalışmalara darbe vuran ve gelecekte yapılacak çalışmaların önünü kesen çok ciddi bir durumdur ve büyük bir vebal almak demektir.
Unutulmamalıdır ki iş yapmayanlar hata da yapmazlar ancak yeni bir şeyler de üretemezler. İş yapanlardan hata sadır olabilir ki bu hatalardan ders çıkarıldığında bu bile Ümmet adına kazanca dönüşebilir. Müslüman’ın vazifesi, iş beğenmeme değil yapılan işlere ne şekilde olabiliyorsa o şekilde destek olup daha güzele ulaşma çabası içerisinde olmaktır ki Ümmet’e kazandıracak olan da budur.
Günümüzde tenkitin en rahat yapılabildiği yer ise sosyal medyadır. Bu âlemde pek çok kişi, uzmanlık alanı olsun ya da olmasın her konuda ahkâm kesebiliyor; yapılan işleri eleştirebiliyor. Karşısındakini alçaltarak kendisini yükseltmek isteyenler, yorumlarında saldırgan üsluplarından vazgeçmeyenler, aşırılıklar üzerinden karşısındakini hakir görenlerden geçilmiyor sanal dünya. Hiçbir kural olmadan her türlü sözün konuşulması ise çok ciddi bir sorun olarak karşımızda duruyor. Bu sebeple Müslümanların arasına tefrika sokmak isteyenlerin rahatça iş yapabildiği bu dünyada aklı başında, sağduyulu, dinlemeyi de konuşmayı da İslam’ın emrettiği çizgi üzerinden yaparak Müslümanca bir duruş sergilemek daha da büyük önem kazanıyor.
Efendimiz aleyhisselamın; "Kendisini ilgilendirmeyen şeyleri terk etmesi, kişinin Müslümanlığının güzelliğindendir."[5] hadis-i şerifi, bu konuda yolumuzu aydınlatacak çok önemli bir tavsiye olarak karşımızda duruyor. Zira karşımızdaki kişi her kim olursa olsun ya da her nerede bulunursak bulunalım yapılan şeyleri değerlendirirkenki kıstasımız; bizi ilgilendiren, hakkında kesin malumâtımız olan ve o esnada yapılandan daha iyi sonuç verecek bir planımızın olduğu bir konuda fikrimizi belirtmek; yerinde ve isabetli eleştirilerle çevremizdekilere yol göstermektir. Eğer bunu yapamıyorsak yapılan işleri takdir edip her türlü desteği vermemiz gerekir. Yoksa ister gerçek âlemde olsun ister sanal âlemde, yapılan konuşmalar kendimize de Ümmet’e de zarar vermekten öteye geçmez. Ve biz, iş yaptığımızı zannederken aslında boş işlerle vakit geçirmiş oluruz.
0 Yorum