Meydan Okuyacak Mü'min Aranıyor!

Besmele çekip Kur’an’ı başından okumaya başladığımızda karşımıza çıkan ilk konu mü’min ve kâfir ayrımıdır; tabii ki Fatiha’dan sonra. Rabbimiz, önce istediği mü’min kalitesini bize anlatmakta ve hemen ardından kalplerine mühür vurduğu anlayışsız kâfirlerden söz etmektedir. Allah Teâla, açıkça kitabının ilk ayetlerini bu meseleye ayırmıştır. Bu da bize gösteriyor ki imanın ve küfrün mücadelesi bu ümmetin en büyük mücadelesidir. Yeri ve zamanı geldiğinde her alanda bu mücadeleyi sürdürmek mü’min kimliklerin öncelikli görevlerindendir.


Mücadelemizi iyi anlamak adına, Allah’a ve Kur’an’a iman edenler olarak kâfirlere karşı olduğumuzu haykıra haykıra söyleyerek onlara meydan okuduğumuz Kafirûn sûresini, imanımıza güç katsın, küfürden uzak olduğumuzu gösterelim diye tekrar tekrar hatırlamak ve hatırlatmak zorundayız.


MÜ’MİN YÜREKLİ OLMALIDIR


Çok enteresan bir şekilde Allah Teâla, kulu Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem vasıtasıyla kendisine iman etmeyenlere meydan okuyarak başlıyor cümlelerine. Allah’ın Rasulü, kendisine “Sen bizim putlarımıza biraz saygı göster biz de seninkine gösterelim” diyenlere karşı “Tamam, bir oturalım da görüşelim” demeden, tabiri caizse “Beni iyi dinleyin” der gibi onlara meydan okudu. O’na bu çıkışı yaptıran Allah, hiçbir şekilde kâfire meyletmemeyi hepimize öğretti. Bu yüzden dinimizle alakalı işlerde onları yok hükmünde kabul ederiz biz. Tebliğ yaparız, iman ederlerse ne âlâ, bir mü’min kazanmış olur dünya. Yoksa onlar da yoktur bizim için. Bu çıkış ve ardından tekrarlanan “ben sizin taptığınıza tapmam, siz de benim taptıklarıma tapmazsınız” cümleleri gösteriyor ki mü’min yürekli olmalıdır. Meydan okuma zamanında pısırık kalamaz. Kâfire karşı duruşu sabittir. 


ZİLLETİN DEĞİL, İZZETİN SEMBOLÜYÜZ


İmanımız, kâfire karşı aziz olmayı, asla ezik kalmamayı gerektirmektedir. Ey kâfirler diye başlayan bu sûre de genelde bunu ifade etmektedir. Kâfir, hiçbir zaman mü’minin iman ettiği değerleri kabul etmeyecekse mü’min de onu masasına bile oturtmamalıdır. İlla oturacaksa daha alçak sandalyeye oturmalıdır. Belki de bu yüzden henüz peygamberliğin ilk senelerinde indi bu sûre. Tavrını en başından belirledi İslam, küfre ve elemanlarına karşı. Niceliği az olmasına rağmen niteliğini ortaya koydu. Şu gerçeği haykırdı aslında: “Mü’min, bir kişi kalsa da izzetin sembolüdür. Allah’ın kulu olmak aziz olmak demektir. Zillet ise kâfirin hakkıdır.”

KÜFRÜN FANTEZİLERİNE KAPANSIN KULAKLARIMIZ


Eğer küfre karşı kükremek, haykırmak için Ebu Cehil’in putlarını bekliyorsak daha çok bekleriz. O putlar Mekke’nin fethinde tuz buz oldu. Şimdi modern cahilcik babalarının putları var. Batı’nın modası var. Hatta Müslümanların modası var. Ev aksesuarlarımız var. Alışveriş merkezleri var. Çocuğumuzdan daha iyi baktığımız diziler var. Stadyumlar var, Müslüman olarak verdiğimiz müstehcen reklamlar var ve dahası… Birileri sürekli bu işlere itiyor bizi. Bu birisi İslam değil herhalde! İslam dışı olanlar, küfrün başını çekenler, Ebu Cehil’in putlarını bulamadığı için başka servisler yapıyor bize. Kendi zevklerini bizim de zevk haline getirmemizi istiyorlar. Niye haykırmıyoruz “Ey dinimize düşman olanlar! Sizin peşinden gittiklerinizin peşinden gitmeyiz” diye? Meydan okumanın amelde pratiğini yapsak mümkün değil mi bu? Bizim giyim kültürümüz varken ne diye dayattıkları kıyafetlerle meşgul oluyoruz? Onların evlerine aldıkları şeyleri biz de almak zorunda mıyız? “Onların yaptıklarını yapmam!” demenin vakti gelmedi mi hala? Utanmadan Rasulullah’ı putlarına çağıranlar, bugün pervasızca şehvetlerine esir olalım diye köpeğe kemik atar gibi bizi oynatıyorlar. Bunlar dünyayı cennet gören kâfirlerin fantezilerinden başka bir şey değildir. Biz ise bunları sol kulağımızla bile duymadan alıcılarımızı kapatma tercihini yapmazsak hem İslam’ı hem de kendimizi zilletten kurtaramayız. Hani biz izzetin sembolüydük?


KAFİRÛN VE BİZ


Kafirûn sûresi mü’minin ibranamesidir. Kâfirden ve küfürden uzak olduğumuzun belgesidir. Kâfiri reddettiğimizin haykırışıdır. Tekrar ve tekrar gür sesimizle dinimizin onlardan farklı olduğunu ispat etmektedir. Sabah akşam Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in dilinden düşürmediği silahıdır. Şirkten kaçış, imanın zirvesine koşuştur. Biz, hiçbir zaman kâfirle aynı olamayız. Kâfirin yaptığı işten kaçarız. Onlara benzememek için ne gerekiyorsa yaparız. Çağrılarına kulaklarımız kapalıdır. Onlara karşı konuşmasını da biliriz. Hür yürekliyiz. Yeri gelir meydan okuruz, yeri gelir ayet okuruz. Dinimizi ezdirmeyiz. Biz en üstünüz, çünkü en üstünün kullarıyız. En üstün olana kul olmayanlar ise ancak yerin dibindedirler. En altta olmayı bile hak etmezler.

2 Yorum

Yorum Yap