Psikolojini Bozan 7 Alışkanlık

Sence duygusal olarak ne kadar güçlüsün? Duygusal güç, denince aklına ne geliyor? Peki ya duygusal zayıflık, denince? Duygusal güç, duygusal olarak ne kadar esnek olduğumuzla, duygularımızı ne kadar sağlıklı bir şekilde yönettiğimizle ve ifade edebildiğimizle alakalı bir durumdur. Sağlıklı bir ruh halinin olmazsa olmazıdır bu. Bu durumda duygusal zayıflık da duygusal esneklikten uzak olmak, duyguları sağlıklı bir şekilde yönetememek ve ifade edememektir. Peki neden? Neden duygusal olarak zayıf kalmış olabilirsin? Duygusal gücü sağlayabileceğin bir gelişim sürecinden mahrum kalmış da olabilirsin, duygusal zayıflığa düşebileceğin kötü deneyimler yaşamış da olabilirsin. Her hangisi olursa olsun, geriye dönüp geçmişi yok edemeyiz, değiştiremeyiz… Fakat geçmişin bizdeki kötü izlerini ve bıraktığı hasarları iyileştirebiliriz… Ve bugün, bu yazımızda o yolda bir adım atabilmek için bir kapı aralayacağız ve duygusal zayıflığa sebep olan 7 maddeden söz edeceğiz.

Özgüven Eksikliği Veya Kendine Yeterince Güvenmeme

Özgüven Eksikliği Veya Kendine Yeterince Güvenmeme

Duygusal zayıflığa sebep olan en önemli etken özgüven eksikliği sorunudur. Çünkü yapmaya ihtiyacın olan bir şey var fakat kendini yeteneksiz, yetersiz ve elverişsiz olarak gördüğün için ihtiyacını karşılayamıyorsun. Başarman gereken bir şeye karşı kendini yeteneksiz görürken ne kadar dürüst olduğundan emin ol. Tecrübesiz olduğun bir durumu “yeteneksizlik” gibi çarpıtıcı bir sıfatla yaftalamış olmayasın sakın. Öyle olur çünkü. Yapacağına inanmazsın, inanmadığın için denemezsin, denemediğin için tecrübelenemezsin, tecrübelenemediğin için yeteneğine ortaya çıkma şansı vermiş olmazsın ve nihayet kendi kendini “yeteneksiz” konuma getirmiş olursun. Biz buna psikolojide “kendini gerçekleştiren kehanet” diyoruz. Benim gücüm yetmez, deyip çabalamıyorsun; çabalamadığın için güçlenemiyorsun; güçlenemediğin için güçsüz kalıp başarıya güç yetiremiyorsun. Unutma bu kehaneti gerçekleştiren sen olduğun gibi, durdurabilecek olan da sensin.

Kendine Yanlış Şekilde Değer Vermek

Kendine Yanlış Şekilde Değer Vermek

Kendini değersiz görmek de duygusal zayıflığın önemli sebeplerinden biridir. Çünkü o zaman kendini hiçbir güzel şeye, tercihlerini ve zevklerini yaşamaya layık görmeyeceksin. Dolayısıyla da hepsinden mahrum kalmış olacaksın. Kendine, kendini değerli mi, değersiz mi gördüğünü, sormadan önce şunu sor: neye göre? Neye göre değerlisin, neye göre değersizsin? Değer skalan nedir? İşte tam buraya dikkat! Çünkü sorunun temel noktası burada yatıyor. Kendine gereken değeri vermeyen insanların değer kriterleri çoğu zaman başarı, statü, mali durum vb. maddi unsurlara dayanmaktadır ve bu çok sağlıksız bir skaladır. Halbuki senin değerin başarına, statüne, mali durumuna vs. bağlı değildir. Sen, insan olduğun için değerlisin. Çünkü değerli şeylere muhatap kılındın ve değerli şeylere çağrılıyorsun. Herhangi halde olursan ol, yaşadığın müddetçe bu böyle. Bunu daima hatırla, kendine gereken değeri bir an evvel ver ve duygusal gücünü arttır. Elbette kolay bir iş değil. Çaba istiyor. Hem de uzun süre… Fakat emin ol ki: buna değer.

Kararlarını Duyguların Odaklı Almak

Kararlarını Duyguların Odaklı Almak

Karar verirken mantıklı ve doğru gerekçelere değil de duygulara odaklanmak, durumlar karşısında aşırı, ölçüsüz, yanlış tepkiler vermemize yol açar. Nihayette de -tabii ki- aşırı tepkileri takip eden pişmanlıklar gelir. Sonrasında da kendimize dair yargımız ve algımız bir puan daha düşmüş ve kehanet, kendi gerçekliğini sağlama ve sağlamlaştırma yolunda bir kat daha güç kazanmış olur. Elbette duyguları yok saymak sağlıklı değildir fakat onların savurduğu yönde kararlar almak da pek sağlıklı değildir. Sağlıklı olan, duygularımızı kararlar almak için ateşleyici güç olarak kullanmak fakat bunu akla ve mantığa tabi kılıp aklın ve mantığın hakimiyetine ve idaresine teslim ederek yapmaktır. Aksi takdirde dürtüsel, bilgisiz ve dramatik kararlar vermiş ve o yönde seçimler yapmış oluruz.

Duygularını Yanlış Değerlendirmek

Duygularını Yanlış Değerlendirmek

Duygularımız için, “hayatımızın tadı tuzu” desek yeridir. Güzel olanı onlarla görürüz, çirkin olanı onlarla anlarız, tehlikelerden onlarla kaçarız, kendimize ve çevremize verdiğimiz değeri onlarla koruruz kalbimizde. Sınırlarımıza, ne yapmamız ve yapmamamız gerektiğine ve nelerden zevk aldığımıza dair en büyük işaretlerdir. Bizim için ciddi bir rehber görevi görür. Dolayısıyla onlarsız bir hayat düşünülemez. Bu yüzden hissettiğimiz bir duygudan ötürü kendimize veya duygularımıza düşman kesilmemizin hiçbir mantıklı veya sağlıklı yanı yoktur. Bütün duygular -hiç olmazsa en azından- bir anlaşılmayı ve gerekçelere sahip sağlıklı ve mantıklı bir cevap almayı hak eder. Makul olanların eyleme geçmesine izin verilir, makul olmayanların ise ıslah edilip sağlıklı bir hale gelmesi sağlanmalıdır.

Sebepler Ararken Gerekeni Yapamamak

Sebepler Ararken Gerekeni Yapamamak

Duygusal gücün en büyük işaretlerinden biri de yeni ve sürpriz durumları çabucak kabullenmek ve gerekeni bir an önce yapmaktır. “Şöyle olmasaydı böyle olmazdı” “böyle olduğu için şöyle oldu” gibi aşırı yüzeysel seviyelerde takılıp kalmak enerjimizi adeta hortumlayacak ve bizi nihayet bitkin ve yorgun bırakacaktır. Bunun yerine “olan oldu, şimdi ne yapmalıyım” deyip yürümeye devam etmemiz, illa lazımsa -ders çıkarmak ve önlemler almak için- gerekeni yaptıktan sonra sebeplerini araştırmak daha sağlıklıdır. Aksi takdirde, sebepleri arayıp onlara takılmaktan gerekeni yapamayan bir bedbahtlık içine düşmüş oluruz.

Her Şeyi Kontrol Etmeye Ve Planlamaya Çalışmak

Her Şeyi Kontrol Etmeye Ve Planlamaya Çalışmak

Korkutsa da duygusal gücün önemli bir parçası her şeyin öngörülemeyeceğini, kontrol edilemeyeceğini ve hayattaki sürprizleri kabul edip kabullenebilmektir. Beklenmedik durumlar karşısındaki esnemeyen duygularımız, her şeyin tam planladığımız gibi ve kontrolümüz altında gitmesini istememiz, planlarda maddelere tek bir şekliyle ve alternatifsiz olarak aşırı şekilde bağlı kalmamız, planda değişikliğe gidemeyişimiz, o durumlar karşısında çabuk ve aşırı şekilde dağılmamıza ve yeniden adapte olmakta çok fazla zorluk çekmemize sebep olur. Adaptasyonumuzu sağlayamayınca da gerekeni yapamayız ve yine mağdur pozisyonuna düşmüş oluruz

Başkalarının Seni Kontrol Etmesine İzin Vermek

Başkalarının Seni Kontrol Etmesine İzin Vermek

Duygusal gücün bir diğer önemli unsuru da “kendin” olabilmektir. Modanın, trendlerin, etrafının etkisinden ve büyüsünden kurtulup kendin kararlar alıp kendin olabilmek… Kendi kararlarını alıp onların sorumluluklarını üstelenmekle gelişecektir duygusal güç. Diğer yandan senin ihtiyaçların sana özeldir. Halbuki hayatının kontrolünü başkalarına verdiğin zaman kendi ihtiyaçlarını değil başkalarının ihtiyaçlarını karşılamış olursun. Dolayısıyla kendi ihtiyaçlarını gidermekten mahrum olmuş ve yine bir müşkül duruma girmiş olursun. Bu halini fark edenlerin seni sömürebilecek olması da cabası tabii… O yüzden unutma: Önce sen!

Duygusal güce ve duygusal zayıflığa dair daha söylenecek çok söz, yazılacak çok madde var. Sonraki yazılarda, devamını getirme niyetiyle şimdilik bu kadarıyla iktifa edelim. Ruh halimizi, dolayısıyla da hayatımızı daha sağlıklı bir zeminde yaşamak için geçe bırakmadan, hatta hiç ertelemeden hemen şimdi bir adım atalım. Çünkü sağlıklı bir ruh hali, sağlanmış bir duygusal güçle mümkün…

0 Yorum

Bu içerik ile ilişkili bir yorum bulunmamaktadır.
Yorum Yap