Sen de Yazarsın!
Genç Doku Dergi olarak kendimize vazife bildiğimiz bir amacımız var: kalbinde ümmet bilincini kuş gibi taşıyan; bütün dünya sellere kapılsa bile göğsündeki iman ateşi sönmeyen; yaraları sarmak, karanlıkları aydınlatmak isteyen gençlerin sesi olmak. Bizim niyetimiz sağlam Allah’ın izni ile! Peki ya senin?
Eğer senin de niyetin sağlamsa o halde ne bekliyoruz? Hadi başlayalım! Başlayalım fakat, “hadi” demekle olan biten bir iş değil ki bu. Bazı adımları geçmiş, belli bir seviyeye gelmiş olmak lazım. Peki nedir o adımlar mesela? Gelinecek seviye hangisi?
- İyi bir okuyucu olman gerekiyor. Aslında bu maddeyi söylemeye gerek bile yok fakat yine de “ne olur ne olmaz” deyip bir zikretmek gerek. Çünkü bu kısım gerçekten önemli. Yüzlerce kitap okumakla “iyi bir okuyucu” olunmaz mesela. Hele az okumakla hiç olmaz! İyi yazarları bulacaksın, onların iyi kitaplarını seçeceksin, popüler kültürün gazına gelip “bu kitabı iki günde bitirmeliyim” gibi lüzumsuz ve zararlı komplekslere kapılmayacaksın. Sindire sindire, düşüne düşüne, yaza çize okuyacaksın. Neden biliyor musun? Çünkü sen iyi yazarların, iyi kitaplarını okuyorsun. Bu kitaplar da bir oturuşta yarılanacak, bitirilecek kitaplar değildir asla! “Bir kitabı, bir şeyleri değiştirmek için okursun, bir şeyleri eleştirmek için okursun, bir şeyleri öğrenmek için okursun, ama 'bitirmek için' okumazsın. Okumamalısın! İyi bir kitap, iyi bir arkadaş gibidir. İnsan hiç arkadaşından 'bir an evvel' kurtulmak ister mi?”
- Yazdıklarının ulvi ve asli değerlere uygun olduğuna dikkat etmen lazım. Bilmeden dahi batıl bir söz söylememen gerekiyor yani. Bunun için de temel düzeyde de olsa iman hakikatlerini bilmen çok önemli! İman hakikatleri bu, sırf yazı için mi önemli sanıyorsun. Hem dünyan hem ahiretin için önemli bir konu bu. Aman aman, diyelim ve yineleyelim: bu konuya çok dikkat!
- Yayınlanmak üzere bir yazı göndermiş olmadan evvel birçok defa yazı yazmış olman gerekir. Günlük tutarak, kendince denemeler yazarak, kompozisyon veya şiir denemeleri yaparak... Yazdığın ilk yazı, bize gönderdiğin yazın olmasın yani. Biraz ivme kazanmadan meydana inmek, akıllıca olmaz çünkü. Başta da dedik ya hani, bazı adımları geçmiş, belli bir seviyeye gelmiş olmak lazım, diye.
- Diyelim ki iyi bir okuyucusun, imanî konulardaki temel noktaları ve hakikatleri de biliyorsun, iyi-kötü bir yazı geçmişin de var ve bir yazı yazdın, göndermek istiyorsun. Dur, yollama öyle hemen. Coşkun duygularla yazdığın o yazı, o anlık gözüne harika görünüyor olabilir fakat, duyguların dinince de beğenecek misin bakalım. Bırak üstünden biraz zaman geçsin. Şöyle birkaç gün kadar… Ta ki havalar durulsun, sisler dağılsın, sular berraklaşsın kalbinde ki neyin ne olduğunu daha net görebilesin; iyiyi-kötüyü, doğruyu-yanlışı ayırt edebilesin…
- Peki bir yazı yazdın ve dedin ki “evet gerçekten bu yazı yayınlanmalı.” Sonrasında da yazını yolladın, biz de inceledik. Fakat baktık ki bu yazıda geliştirilmesi gereken kısımlar var. Eksik kalmış yerler var. Bazı yerlerini çok kapalı, bazılarını çok alakasız, bazı kısımlarını ise yanlış bulduk. Doğal olarak yazıyı yayınlayamadık ve sana bunları, bir geri dönüşle bildirdik; türlü tavsiyeler verdik... Bize kızmayacaksın değil mi? Çünkü insan, eserini çocuğu gibi görür ve eleştiri kabul etmekte zorlanır. Bu ister bir yazı olsun ister bir fikir ister bir metot isterse de proje, pek fark etmiyor. Hatta eleştiriyi hakaret kabul edenler bile oluyor. Oysa istiyoruz ki işimizi iyi yapalım. Bu konuda senden yardımını ve güzel anlayışını bekliyoruz bu yüzden. Eğer eleştiri ve tavsiye duymak istemiyorsan bunu bir not ile bize bildir olur mu?
- Yazını yollarken metnin bir Word dosyasında olduğundan, imla hataları yapmadığından, anlatım bozukluğu yapmadığından emin olmaya çalış. Bir incele. Hatta göndermeden önce başka bir göze inceletsen ne hoş olur, biliyor musun! Çünkü senin göremediğini o görebilir. Bu sayede çok daha nitelikli bir yazı ile çıkmış olursun okuyucuların karşısına. Fakat orada da “eleştiri hassasiyetinin” zuhur edebileceğini unutma sakın. Ona göre önlemlerini al. Arkadaşlarınla arana soğukluk girsin istemeyiz.
- Yazıda genel anlamda edindiğimiz bir düstur olarak şunu da belirtmek isteriz ki: nicelikten çok niteliği önemsiyoruz. Yani kemiyetten çok, keyfiyeti; çokluktan ziyade kaliteyi önemsiyoruz. Bizce sekiz sayfa yazı yazmak kolay mesela. Asıl zor olan söylenecek o sekiz sayfalık sözü bir-bir buçuk sayfada ifade edebilmekte. Sözü öz söylemekte yani. Bu vesileyle de “sözün özü”nün tercihimiz olduğunu belirtmiş olalım.
- Yazını yolladığın zaman, senden kendini tanıtıcı kısa bir açıklama da rica ediyoruz. Bu açıklamada: ismini-soy ismini, yaşını, memleketini, nerede yaşadığını, ne iş yaptığını, eğitim durumunu, hobilerini, yazma ve okuma geçmişini, varsa yazını daha önceden yayınladığın mecraları vb. temel ve seni tanımamızı sağlayan bilgilerin olmasına dikkat et lütfen. O güzel yazının kime ait olduğunu bilmek bizim için gerçekten önemli!
Bütün bunları ifade ettikten sonra söylemek isteriz ki eğer olur da yazın yayınlanmazsa asla pes etme! Yeniden ve yeniden yaz! Bu çalıştıkça gelişen, ilgilendikçe büyüyen bir beceridir. Asla umudunu yitirme! Çünkü ne demiştik yazımızın başında: biz, bütün dünya sellere kapılsa bile göğsündeki iman ateşi sönmeyen ve umudu ıslanmayan o gencin sesiyiz! İşte bunca merhaleden geçtikten sonra, güzel bir seviyeye geldikten sonra, bir özgünlük kazandıktan sonra evet, seni tebrik edebiliriz: artık “sen de bir yazarsın.” Eğer “Evet, ben o kişi olmaya adayım. Yazım da o yazı!” diyorsan vakit kaybetmeden yazını [email protected] üzerinden bize ulaştır. Seni bekliyoruz, sana güveniyoruz… Çünkü inanıyoruz ki “sen de yazarsın!”
Genç Doku Dergisi Editörü
Hatip Ekinci
Whatsapp iletişim hattı: +90 539 824 10 69 veya tıklayınız.
0 Yorum