Sermayesi Kan Olan Şirket: Doğu Hindistan Ticaret Şirketi

Sermayesi Kan Olan Şirket: Doğu Hindistan Ticaret Şirketi

1492 yılında Kraliçe Isabel ile Kral Ferdinand, Gırnata’ya girerek dünya tarihinin en medeni şehirlerini yıkarken, muhteşem kütüphanelerini yakarken, Müslüman ırkdaşlarını katlederken Kristof Kolomb, Batı’nın Endülüs’e yaptığı zulmün küreselleşmesine neden olacak olaylar zincirinin ilk halkasını keşfetmişti: Amerika’yı keşfetmek.

İspanyollar, Portekizliler başta olmak üzere birçok Batılı ülke, Amerika’yı ve sonrasında Afrika’yı baştan aşağı sömürge sistemine sokmuşlardı. Ümit Burnu keşfiyle birlikte Uzakdoğu ticareti Osmanlı aracılığı bulunmadan Avrupa’ya uzanmış oluyordu. Uzakdoğu’nun baharatı, ipeği, pamuğu, çayı ucuz bedellerle satın alınıyor, kendi topraklarında büyük karlarla satılıyordu.

Tüm bu gelişmeler olurken İngilizler, gerek Fransa ile süren yüzyıl savaşlarında gerek elli yıla yakın süren iç savaşlarından oluşan enkaz sonucu Amerika ve Uzakdoğu ticaret yolu rekabetinde geri kalmıştı. Koloni tarihine göre çok geç bir tarih olan 1600’lerin başında şu anki ABD kıyılarına ilk keşif seferini yapmış ve tecrübesiz olması hasebiyle de bir kar elde edememişti. Aynı zamanlarda Doğu Hindistan Ticaret Şirketi (East Indian Company) kurulmuş ve Hindistan’a hükmeden Babürlüler ile resmi izinler alarak ticaret yapmak istemişlerdi.

İlk seferleri gayet çileliydi, kara yoluyla Hindistan’a gitmeleri aylarını almıştı ve sadece 2 yıl boyunca Fars topraklarında rakipleri Portekiz tarafından esir alınmışlardı. Bu seferi, aylar süren nice seferler izledi. Babür hükümdarlarından ticaret izni aldıkları toprakları parça parça, sindire sindire kontrol altına aldılar.

Yerleştikleri şehirlere büyük fabrikalar kurarak, Hindistan’ın en ücra köşelerindeki köyleri ticaret zincirlerine ekleyerek dünyanın en büyüğü oldular. Gemilerle sadece para, mal, tüccar taşınmıyordu. Rahipler, hakimler, zanaatkarlar; kısaca bir kültürü kimler temsil ediyorsa tüccarlarla beraber gitti. Kendi topraklarındaki kaostan, kargaşadan kaçan Hindli tüccarlar şirketin emrine girdi. Kraliçelerinden imtiyaz alarak Hindistan’dan İngiltere’ye akan ticareti tekellerine aldılar.

Şirketin sayıları on binleri bulan askeri vardı, kraliçe tarafından tarihte ilk ve son defa bir şirkete “savaş açma yetkisi” tanındı. Böylelikle ticaret yapmaya yanaşmayan; ittifak kabul etmeyen her toplumu topla, tüfekle yıktılar. Babür İmparatorluğunun yıkımına, Çin İmparatorluğunun ticaret izni vermesine; Çin nüfusunun %10’una yakınının afyon satışlarından kaynaklı ölümüne yol açan Doğu Hindistan Ticaret Şirketi, 1874’te Hindistan’da çıkan isyanlar sonucunda feshedildi, faaliyet gösterdiği topraklar Britanya İmparatorluğu tarafından sömürüldü.

Günümüzün büyük güçlerinden olan Hindistan’da, “bu ‘muhteşem’ hale sokan İngilizler mi, bütün zenginlikleri sömüren İngilizler mi” tartışması devam ede dursun; şirketin faaliyet gösterdiği, İngiliz sömürü aracı olarak girdiği her toprakta İngiliz kültürü hakimdir. Tıpkı İslam’ın ilk zamanlarında Müslüman tacirlerin Malezya kıyılarından Kongo topraklarına kadar, ticaret yaptıkları her yere kendi ahlaklarını, dinlerini götürerek İslam dininin o topraklarda yeşerip serpilmesine neden oldukları gibi.

Doğu Hindistan Ticaret Şirketi, “Beyaz adam geldiğinde elimizde bizim topraklarımız, onların ellerinde İncil vardı. İncil’i verip bizi uyuttular; gözlerimizi açtığımızda İncil bizim elimizde, topraklarımız onlardaydı” mantığının en gelişmiş haliydi. Adı, sistemleri değişse de aynı bakış kendilerinin olmayan, “sömürüye layık” her toprakta devam etmektedir.

Celladına aşık olmamak ümidiyle.

0 Yorum

Bu içerik ile ilişkili bir yorum bulunmamaktadır.
Yorum Yap