Zeka Potansiyeli
İnsanız. Birbirimizden farklıyız. Rengimiz, ırkımız, dilimiz, şeklimiz ve zahirimize dair ne varsa hepsi farklı. Aynı şekilde mizacımız, karakterimiz, kimliğimiz, duygularımız, hislerimiz, zekâmız, anlama ve idrak kabiliyetlerimiz gibi iç âlemimize dair her şeyimiz de birbirinden farklı.
Rabbimiz ilk insandan bu yana yaşamış milyarlarca insanın her birini diğerinden farklı olarak yaratmayı takdir buyurdu. Tüm bu farklılıklarımıza rağmen önümüze tek bir ortak hedef koydu. O’na hakkıyla kulluk edip vadettiği mükâfatlara erişmemizi istedi. Esmer-sarışın, Arap-acem fark etmeksizin her kuluna aynı muamelede bulunduğu gibi dâhi, zeki, saf, aptal ayırmaksızın zekâ seviyesi birbirinden farklı olan herkese aynı cenneti örnek olarak gösterdi. Elimizdekinin azlığına, çokluğuna takılmadan hedefe ulaşabiliyor muyuz yahut bu yolda çabalıyor muyuz görmek istedi.
Zeki olup olmamak elimizde olan bir şey değildir. Zekâ doğuştan gelir, kalıtsaldır ve yaratılıştan gelen özelliklerimizi sonradan değiştirmemiz mümkün değildir. Zaten bizden istenen de bu değildir. Allah Teâlâ her şeye rağmen aynı yere koşmamızı istemektedir bizden. Doğuştan gelen zihinsel potansiyelimizin sınırlarını zorlamamızı, elimizden gelen her şeyi yapmamızı istemektedir. Bu da ancak dış etkenlerle mümkün olur.
Mesela; asırlar öncesinde yaşamış binlerce âlimin kendilerine bahşedilen zekânın tümünü kullanabildikleri için o yüce makamlara eriştiklerini görürüz. Zekâlarının yanında müthiş bir gayretle yol aldıklarına şahit oluruz. Zekâlarının tamamını kullanabilmeleri konusunda yaşadıkları dönemin Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin asrına çok daha yakın olması, toplumun daha saf ve temiz bir akideye sahip olması, bozulma ve sapıtmanın az olması, dünyevileşme oranının bugüne nazaran yok denecek düzeyde olması, ilmin cihat olarak görülmesi, boğazlardan helal lokma dışında bir şeyin geçmemesi gibi birçok yardımcı etken sıralayabiliriz.
Bugün ise sayılan bu etkenlerden uzak olmamıza ahlakın bozulduğu, helal haram hassasiyetinin kalmadığı dünyevileşme bataklığına sürüklenmiş bir toplumda yaşıyor olmamız, gereksiz stres, yorgunluk ve baskı hissetmemiz de eklenince onlar gibi olamayacağımızı düşünerek umutsuzluğa kapılabiliyoruz. Yanılıyoruz.
Zira işin aslına baktığımızda çağın güzelliğine, temizliğine rağmen herkesin aynı performansı gösteremediğini görebiliriz. Müthiş bir zekâya sahip olan ve bunun hakkını sonuna kadar verebilen kimseler, aralarında bir meseleyi defalarca dinlemesine rağmen anlayamayan yüzlercesinin olduğunu unutturmamalı bize. Küçük yaşlarında hafızlık yapan, bir sayfayı ezberlerken gözü kayıp da yanlışlıkla ezberlemesin diye diğerini eliyle kapatan İmam Şafii rahmetullahi aleyhin bir tane olduğunu bilmeliyiz. Kuyu hapsinde iken yanında hiçbir şey bulunmadığı hâlde aklındaki bilgilerle talebelerine ders veren ve onlar aracılığıyla Hanefi fıkhının en önemli eserlerinden biri olan Mebsut’u yazan Serahsi rahmetullahi aleyhin bir benzerinin olmadığını da unutmamalıyız.
Aynı zamanda bu çağın getirilerinin farkına varmalı, Rabbimizin bize bahşetmiş olduğu nimetlerinin hakkını vermeliyiz. Gündüzlerimize ek olarak gecelerimizi de kullanmamızı sağlayan elektriği, insan yükünü hafifletip zamandan tasarruf ettiren onca teknolojik aleti, ilmi kitaplardan öğrenebilme ve bunlara erişebilme kolaylığını, bir tıkla yüzlerce insana hitap edebilme imkânını değerlendirmeliyiz. Hiçbir zaman diliminde görülmemiş bir bolluk denizinde yüzüyoruz. Bu bolluk içerisinde boğulmadan her bir nimetin şükrünü eda ederek yol almalıyız.
Sahip olamadıklarımıza hayıflanmak yerine elimizde olanın kıymetini bilmeli, filan kişiden daha az zeki olduğumuza yakınmayı bırakıp kendi zihnimizin sınırlarını zorlayabileceğimiz yeni yöntemler geliştirmeliyiz. Asırlar öncesinde yaşamış o muhteşem deha ve örnek şahsiyetlerden olamasak da zekâmızın tamamını kullanabilmek için elimizden geleni yapmalıyız.
Yememize içmemize dikkat etmeliyiz mesela. Sabah kahvaltısı yapmaya özen göstermeli, normalden az veya çok yememeliyiz.
Günahlardan uzaklaşmadıkça zihin açılmaz. Takva bir hayat sürmeye gayret etmeli, günaha girmekten kaçınmalıyız.
Yerine getirmekle yükümlü olduğumuz farz ibadetlere ek olarak nafile ibadetleri, salih amelleri artırmalıyız.
Malayaniden uzak durmalı, bizi ilgilendirmeyen şeylerle uğraşmamalıyız.
Teknoloji zekâmızın tümünü kullanmamızın en büyük engellerindendir. Bazı şeyleri telefon, bilgisayara yüklemek yerine ezberlememiz çok daha güzel olacaktır.
Vakit düzenlemesi yapmalı, bu konuda israftan kaçınmalıyız.
Rabbimizin bize verdiğine şükretmeli; daha açık bir zihin, daha parlak bir zekâ için dilimizden duayı eksik etmemeliyiz.
Unutmamalıyız ki;
Zekilik insan için Firdevs’i garantilemediği gibi zeki olmamak da cennete ulaşamamak demek değildir. Önemli olan IQ sıralamasında üst kısımda yer almak, zekâ testlerini başarıyla tamamlamak değil sahip olunan zekânın hakkını verebilmektir. Elinde olanı kullanmak ve bunun Allah katındaki değeri belirleyeceğini bilebilmektir.
0 Yorum