Bu Sözler Gençlere
Bir varsayım olarak yaşadığımız yılın en iyi kulunu bilmiş olsak ve ondan Allah için nasihat istesek, diyebiliriz ki bize vereceği nasihatler Lokman Suresi’ndeki Lokman aleyhisselamın oğluna verdiklerinin aynısı yahut benzeri olacaktır.
Bazen, “Keşke Efendimiz ﷺ’in yanında olsak, O’nun dizinin dibinde otursak!” diye düşünüyor yahut “Efendimiz ﷺ’e gidebilsek ve O’na ‘Biz senin sahâbîlerinden biri olmak istiyoruz!’ deyip öğüt alsaydık!” diyoruz. Böyle bir şey yapma imkânımız olsaydı, Allah en iyisini bilir ancak herhalde Efendimiz ﷺ bize, Lokman aleyhisselamın oğluna verdiği nasihatlerin aynısını yahut benzerini verirdi.
Bunların hepsini bir kenara bırakıp kendimizi Lokman aleyhisselamın oğlu yerine koyabiliriz. O bizlere Allah’ın ona verdiği hikmet ile nasihatte bulunuyor ve Lokman Suresi 12. ve 19. ayetler arasında geçen ayetleri söylüyor. Eğer Kur’an’ı hak kitap olarak kabul ettiysek, bu nasihatler bugün de geçerlidir. Ayrıca bu ayetleri anlamak için öyle derin tefsirlere de gerek yok çünkü doğrudan amele dönük somut ayetler!
Bu nasihatleri öğrendikten sonra hayat felsefemizi bunlar üzerine kuracağız inşaallah.
Lokman’ın Hikmeti
“Andolsun biz Lokman’a, ‘Allah’a şükret!’ diyerek hikmet verdik. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden de bilsin ki, Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, her türlü övgüye lâyıktır.”[1]
Hikmet, Allah’ın istediği gibi yaşamak ve insanlığa bunu aktaracak derecede bir yaşam sürdürmektir. Allah’ın ona verdiği ilhamla olayları kavrayabilen ve buna göre geleceğe mesajını ileten insana “hakîm” yani “hikmet sahibi” deniyor. Lokman aleyhisselamın verdiği nasihatler de bu hikmet gereği çağların ötesinde herkese hitap eden güçtedir.
Bu girizgâhtan sonra Rabbimiz, Lokman aleyhisselamdan ona verdiği bu hikmet dolayısıyla şükretmesini istiyor.
Şimdi okuyacağımız öğütler, Allah’ın kendisine verdiği hikmetten dolayı yerli yerinde ve “Bugün karşımıza bir genç gelse ona hangi öğütleri verelim?” sorusunun cevabını tam olarak karşılayacak şekilde öğüt veren bir kişinin öğütleridir.
Şirkten Uzak Dur!
“Lokman, oğluna öğüt vererek: Yavrucuğum! Allah’a ortak koşma! Doğrusu şirk, büyük bir zulümdür, demişti.”[1]
İlk olarak Lokman aleyhisselam, oğluna imanın zıttı olan şirkin iptalini öğreterek akideyi inşa ediyor. Bu şirk bugün karşımıza puta tapmak olarak değil de sekülerizm, hümanizm ve bilumum “-izm”ler olarak çıkabilir.
Genel şirk tanımının yanında, vazgeçemediğimiz her şey de Allah’ın yanına koyduğumuz bir “ilahçık”tır. Mesela Allah’ın dini dururken tuttuğum takımı, izlediğim diziyi/filmi vesaire hayatımda öncelik olarak belirlemişsem, bunlar da bir ilahçık olmuştur! Bu, “Takım tutan şirk koşmuştur!” demek değil elbette ancak biz bu şekilde davranarak Allah’ın yanına bir şeyi yama etmiş oluyoruz. Her an her fiil Allah’a göre olduğunda, şirkin zıttı olarak buna “tevhid” deniyor.
O zaman diyebiliriz ki nerede olursak olalım hayatımızda önce şu ilke olacak: Allah dışındaki bağımlılıklarımızı hayatımızdan çıkaracağız.
İşte bu anlayışı yakalayabilmiş olanlar şirksiz bir hayat yaşayabilirler!
[1] Lokman, 13.
Ailenle Ne Olursa Olsun İyi Geçin!
“Biz insana, anne ve babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü annesi onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için) önce bana, sonra da anne ve babasına şükretsin diye tavsiyede bulunmuşuzdur, dönüş ancak banadır. Eğer onlar seni hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünya da iyi geçin, bana yönelenlerin yoluna uy. Sonunda dönüşüz ancak banadır. O zaman size, yapmış olduklarınızı haber veririm.”[1]
Allah’ın tavsiyesi, “yaparsanız iyi olur” niteliğinde değildir, bir emirdir. Anne ve babamıza itaat Rabbimizden dolayıdır; Allah’a itaatimizin ilk göstergesi anne ve babamıza iyi davranmamızdır. Ailemiz ne kadar kötü de olsa, bize sekülerizmi/şirki emrediyor da olsa, dinimizden taviz vermeyerek onlarla iyi geçineceğiz.
[1] Lokman, 14-15.
Murâkabe[1] Şuuruyla Hareket Et!
“Lokman öğütlerine devamla şöyle demişti: Yavrucuğum! Yaptığın iş (iyilik veya kötülük) bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de Allah (senin karşına) getirir. Doğrusu Allah, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır.”[2]
“Rabbim her an benimle” bilinci ile insanlar için değil yalnızca Allah için iyilik yapmaya ve sürekli bu iyilikleri arttırmaya çalışmaya devam etmeliyiz; yine aynı bilinçle insanların değil Allah’ın kınamasından korkarak da kötülüklerden sakınmalıyız.
Aktif Bir Müslüman Ol!
“Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere sabret, doğrusu bunlar azmedilmeye değer işlerdir.”[1]
Bu ayette, aktif bir Müslümanın dört özelliği zikrediliyor:
-Namazını kılacaksın, cami adamı olacaksın; insanlar seni camide görecek.
-Senin iyi olman yetmez; insanların da iyi olması için çalışacaksın.
-Kötülük yapmamak bir seviyeyken kötülük yaptırmamak bir üst seviyedir; sen hem kötülük yapmayacaksın hem de insanların kötülüklerini düzeltmekle ilgileneceksin.[2]
-Yukarıda zikredilen üç maddeyi yaparken başına musibetler gelecek, bunlara da sabredeceksin. Samimiyetimiz işte tam bu noktada Allah tarafından sınanacak.[3]
İşte azmedilmesi gereken işler bunlardır; diploma, sıralama, beğeni, takipçi sayısı vesaireyi tek gaye edinip bunları elde etmek değil!
[1] Lokman, 17.
[2] İkinci ve üçüncü maddeler, kişinin bildiği ilim kadar ve tanıdığı/etki alanında olan kişilere karşı yapılmak kaydıyla olmalıdır.
[3] Bir adam gelerek “Ey Allah’ın Resulü! Ben seni seviyorum.” dedi. Rasûlullah ﷺ: “Ne söylediğine dikkat et! Sen ne söylediğinin farkında mısın?” diye cevap verdi. Adam: “Vallahi ben seni seviyorum!” deyip bunu üç kere tekrar etti. Rasûlullah ﷺ bunun üzerine adama şöyle buyurdu: “Eğer beni seviyorsan, fakirlik için bir zırh hazırla. Çünkü beni sevene fakirlik (belalar), hedefine koşan selden daha süratli gelir.” (Tirmizi, Zühd, 36)
Kibirden Uzak Dur!
“Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme, zira Allah kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez. Yürüyüşünde tabii ol, sesini alçalt. Unutma ki seslerin en çirkini merkeplerin sesidir.”[1]
Bu ayetlerden aldığımız nasihat özünde şudur: Burada zikredilen ameller kişinin kibirli olduğunu gösteren amellerdir. Önce insanlara tepeden bakmayacağız ve yürüyüşümüzü düzelterek doğal bir şekilde davranacağız, sonrasında ise haklı yahut haksız bağırmayacağız.
O halde kibri hayatından sil, yürüyüşüne dikkat et, kibir kalptedir amellere yansır buna çok dikkat et; “Allah hangi işi sever?” sorusunun peşine düş, böylece Allah’ın beğendiği zümreye dahil olabilirsin.
Özet olarak diyebiliriz ki güçlü bir akide için şirki bilmek, onu hayatımızdan uzaklaştırmak ve Allah dışında hiçbir bağımlılığımız olmadan yaşamak ilk basamaktır.
İkinci basamak, anne ve babamıza Rabbimizden dolayı marufta[2] itaat etmek ve her ne olursa olsun onlara iyi davranmaktır.
Üçüncü basamak ise Allah’ın sürekli bizi izlediğini bilerek hareket etmektir.
Dördüncü basamak namaz kılmak, iyiliği yaymak ve kötülükten sakındırmak ve ne olursa olsun sabır ile yaşamaya devam etmektir.
Beşinci ve son basamak ise tevazulu yaşayıp kibri kalbimizden uzak tutmaktır.
Bu nasihatleri hayatlarımıza katmanın mücadelesini verenlerden olmayı Rabbimizden niyaz ederiz.
0 Yorum