Detaylarıyla İnsanı Başka Dünyalara Götüren 10 Sanat Eseri
Sadullah Yıldız'ın notlarından 10 ince detay.
Kuş Evleri
19. yüzyıl Osmanlı sosyal hayatına dair kıymetli metinlerden Julia Pardoe seyahatnamesi, bir ramazan günü misafir olduğu Süleymaniye'deki bir konakta yaşadığı iftar heyecanını aktaran gezginin şu cümlelerini muhtevîdir:
"...İster fakir ister zengin olsun, yemek vakti gelen misafirlerini her zaman iyi karşılar ve sofralarına oturturlar. Yüksek sesle söylenen 'buyruuun!' asla zorla ve soğuk tonla sarf edilmez. Kendilerini sadece Allah'ın bir kulu sayarlar. Bunun için de dünya mallarına iğreti gözüyle bakarlar. Kendilerinde fazla şeyleri de olmayanlara verir ve bunu bir borç saymazlar."
Tarif edilen bu ruh, Osmanlı seçkinlerinin ve halkının bir fantezi olduğu düşünülecek derecede baskın karakteriydi. Bir fantezi olduğu düşünülecek kadar; bu yüzden kuş evi yapmakla bırakmayıp giriş merdivenlerini de düşündüklerini görürsünüz. Çiçekçi.
İyi Bir Hattattan Geriye Kalan
İyi bir hattatın önemli özelliği, yazıda belli bir kaliteye -ve tabii şöhrete, bunun sonucunda da paraya- eriştiğinde bu kalitenin ekmeğini yemeye kendini kaptırmayıp talebe ruhuyla yazma azmine devam etmesidir.
Sadece devrinin değil, bütün Osmanlı hat sanatının en parlak isimlerinden biri olan Şeyh Hamdullah mebzul enamlar, dua mecmuaları ve kıtalar hariç sadece bilinen 47 adet Mushaf yazmıştır. Hiç yazmasa da ömrünü rahat geçirebilirdi ama durmadan yazmış, en son pir-i fani olduğunda Kanunî'nin Mushaf yazdırma teklifini geri çevirmek zorunda kalmıştır.
Şehre bıraktığı az sayıda hatıradan biri Bayezid meydanında parıldamaktadır. Bayezid.
Fatih Camii Külliyesi
Eyüb Sultan, Mahmud Paşa, Atik Ali Paşa, Süleymaniye, Bayezid, Şehzade...
Ortada cami, etrafında imaret, medrese, mektep, çarşı ve kütüphanesi bulunan klasik dönem külliyelerinin hiçbirinin planı birbirinin aynı değildir; ama benzemezlik içinde kendilerine mahsus bir düzenleri vardır. Yani düzenli olmaları bakımından hepsi belli bir doğrultudadır. Biri hariç.
Fatih Sultan Mehmed'in külliyesi, diğer külliyelere benzemez.
Yanında sürekli Yunan âlimleri dolaştıran, uzakta olanlarıyla hep mektuplaşan Fatih, dedelerinden de torunlarından da farklı bir profil sahibidir.
Flavius Arrianus'un Büyük İskender'in hayatını anlattığı eserini okumayı alışkanlık edinmiş bu büyük hükümdar, muttali olmayı dilediği eserler için de tercümeye tenezzül etmeyip Grekçe ve Latince'yi sökmüştü. Midilli seferindeyken Truva harabelerine uğramış ve Achilles ile Ajax'ın mezarlarında "Allah bana bu şehrin sakinlerinin intikamını alma fırsatını verdi. Yunanlılar, Makedonyalılar ve Teselyalılar geçmişte bu şehri yağmaladılar. Şimdi onların çocuklarından Asyalıların intikamını alıyorum" demişti.
Diğer yandan onun kendi kültürüne yabancı olduğuna dair hiçbir bilgi de kaydedilmiş değildir. Sehi Bey'in dediğine göre Sahn-ı Seman medreselerine atadığı her molla için yanında bir defter tutan padişah, bütün isimlerin profilini dikkatle takip eder ve kadı olarak atanacaklarla bizzat ilgilenirdi. Şairleri maaşa bağlamıştı ve Molla Cami'ye her yıl bin flori atıyye gönderiyordu.
Külliyesinin planı... Bazıları diyor ki aklı dünyanın dört bucağını dolaşan hükümdar, külliyesinin planını da Milano'nun o devirde meşhur bir binası olan Ospedale Maggiore'den almayı tercih etmiş. Fatih.
Gül ve lâle.
İstanbullular iki çiçeğe hususî alaka göstermişlerdir: Gül ve lâle.
Dursun Bey, şehrin fethinden sonra Fatih Sultan Mehmed'in lâle bahçeleri yaptırdığını yazar. Sonraları da lâlenin çok fazla çeşidi havas arasında bilinmiş ve nadir türler yüksek fiyatlarla elden ele dolaşmıştır. Ebussuud Efendi dahi bir lâle yetiştiricisidir.
Denebilir ki bu iki sevimli çiçek, İstanbul zadegânının zevk dünyasını ele geçirebilmek için kıyasıya yarışmıştır. Ama bollukta lâle, yarışı hep önde götürmüşe benziyor.
Camisinin mermer minberine bir lâle kondurması Mimar Sinan'ın bu çiçeği sevmesinden ziyade belki buraya çaktırmadan bir hat tablosu koymuş olmaktı aynı zamanda. Çünkü "lâle" ile "Allah" kelimeleri ebced hesabıyla aynı sayıyı verir: 66. Valide-i Atik.
Sultan III. Ahmed
Hattat padişahlar arasında seçkin bir yeri olan Sultan III. Ahmed, Üsküdar sahilindeki Valide-i Cedid Camii'ne güzel bir tablosunu astırarak tek taşla iki kuş vurmuştur:
Hem camiye harika bir hediyesi olmuş hem de annesinin hatırını okşamıştır. Çünkü bu camiyi annesi kendi ödeneğiyle inşa ettirmişti.
"Ra'sü'l-hikmeti mehâfetullâh." (Hikmetin başı Allah korkusudur.) Üsküdar.
Bir Mum, Bir Âyet
Osmanlılar bir kitabe-levha astıkları yerle kesin denebilecek ihtimalde alaka gözetirler. Bu sebeple bir metnin yazıldığı zeminle bağlam ilgisi vardır.
Fatih Camii'nin mumları üzerindeki Nur suresinin "Allah göklerin ve yerin nurudur" ayetinde görülebileceği gibi. Fatih.
'Adlî'
'Adlî' mahlasını tuğralarına da ilave ettiren Sultan II. Mahmud'un karakteri ve devri hakkında ipuçları taşıyan, yatağanlı, tuğlu, borazanlı bir tuğrası. Emirgân.
"MaşaAllah"
Bizim "maşallah" (asıl okunuşu: mâşâ-allâh) diye bildiğimiz ibare esasen ikinci kelimesiyle birleştiğinde tam anlamına kavuşan bir ifadedir: Mâşâ-allâhu kâne.
"Allah ne dilerse olur" anlamına gelir. Diğer türlü yani "kâne" olmaksızın da manası yerine gelir ama tam hâli budur. İstanbul kitabelerinde iki türlü de kullanılmıştır. Mihrişah Valide Sultan çeşmesinde güneş çerçeveli ve oval istif içinde yazılanı en nadide örneklerden biridir. Küçüksu.
Bir Mezar Taşı
Bir mezarda defnedilenin kimliğini tespit için kitabesini okumak haricinde bazı küçük ipuçları vardır. Çiçek süslemesi veya başta hotoz varsa yüksek ihtimalle zaten hanım kişidir ama yazıdan da yola ufak ufak çıkılabilir.
Mesela burada kitabe "rahimehallâh" (Allah rahmet etsin) diye başlıyor, yani he harfinden sonra elif gelmiş. Bu kadın için kullanılır. Erkek için olsaydı he harfinden sonra elif gelmezdi. Nişanca.
Hayvanlardan Dua Almak
Mezarına uğrayan hayvanlardan alacağı dualar kadar görüp tebessüm edecek insanların gözlerini de düşünüp kabrinin üzerindeki suluğu damla formunda yaptırmış bir devletlü. Üsküdar.
0 Yorum