İmam Şafiî Rahimehullah

 

Hicri 150. senede ilmin, takvanın ve insanlığın önderlerinden biri olan Muhammed bin İdris eş-Şafiî rahmetullahi aleyh Gazze'de dünyaya gelmiştir. Aslen Mekkelidir. Babası iş bulmak için ailesi ile beraber Gazze'ye gitmiştir. İmam Şafiî rahmetullahi aleyh doğduktan sonra babası vefat etmiştir. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemle 4.-5. nesilden itibaren amca-dayıları birleşmektedir, akrabadırlar. Asıl adı el-Metlîbiî’dir.

Medine'de 2,5-3 sene İmam Malik rahmetullahi aleyhten ders okumuş, yirmi iki yaşında da ondan icazet almıştır. Otuz yaşlarında Yemen valisi olarak tayin edilmiştir. Daha sonra dönemin hassasiyetlerine uygun bir tertip neticesinde yönetime karşı bir ayaklanmayı örgütlemekle suçlanarak Halife Hârûn Reşîd’in huzuruna çıkarılmak için Rakka’ya götürülmüştür. O günlerde Bağdat'ta Ebu Hanife rahmetullahi aleyhin talebesi olan Ebu Yusuf, Kadı’l Kudat[1] olarak görev yapmaktadır. Onun arkadaşı Muhammed Hasan eş-Şeybânî de onun civarında ilmî çalışmalar yapmaktadır. İmam Şafiî rahmetullahi aleyh, İmam Muhammed’le karşılaşmış ve ilim onları birleştirici bir rol oynamıştır. Muhammed bin Hasan, Hârûn Reşîd ile görüşme talep ederek İmam Şafiî rahmetullahi aleyhin durumunu izah etmiştir. Hârûn Reşîd de şikâyetlerin yanlış olduğunu anlayarak İmam Şafiî’yi serbest bırakmıştır.

İmam Şafiî rahmetullahi aleyh, Muhammed bin Hasan'dan da fıkha ait ilimleri almıştır. Bu şekilde ortalama 4-5 yılda çeşitli sebeplerle Bağdat'a gidip gelmiştir. Böylece İmam-ı Âzam rahmetullahi aleyhin en büyük talebelerinden olan Muhammed bin Hasan ve aynı zamanda Zûfer isimli talebesiyle buluşarak Bağdat ekolünü de özümsemiştir. Mısır'a 199 yılında gelmiş ve son beş senesini de orada geçirmiştir. İmam Şafiî rahmetullahi aleyh dil, düşünce ve aklın kullanımıyla, hadisin korunma şiddetini barındıran iki ayrı kutbu(Medine ve Bağdat) alarak geliştirdiği sistemle üçüncü bir ekol çıkartmıştır. Bu mezhep, iki ekoldeki özellikleri birleştirerek hadisleri ihmal etmeyen fakat aynı zamanda Ebu Hanife rahmetullahi aleyhteki mantığı da yakalayan bir mezhep olmuştur.

 

[1] Sözlükte “kadılar kadısı” anlamına gelen bir terkiptir; başkadı olarak da geçer.

İmam Şafiî’nin Annesi

İmam Şafiî’nin Annesi

Vefat eden kocasından kalan ne varsa çocuğunu okutmak için harcamaya razı olan bir anne…

O dönemde en iyi hocalar Mekke'de bulunduğu için Gazze'den Mekke'ye kadar gelip evladına hoca aramıştır. Parası olmadığı için ekmek yaparak çocuğunu Harem-i Şerif’te bir medresede okutmak istemiştir. Bıraktığında altı yaşında olan İmam Şafiî rahmetullahi aleyh, annesine yedi yaşında hafız olarak dönmüştür. İmam Şafiî Yemen’e yapacağı yolculukta harcayacak parası olmadığından annesi evini rehin ederek aldığı borçla yol masraflarını karşılamıştır.

İmam Şafiî’nin Müthiş Zekâsı

İmam Şafiî’nin Müthiş Zekâsı

İmam Şafiî rahmetullahi aleyh kendi ezberine çalışırken diğer talebenin çalıştığı sureyi de yanlışlıkla ezberleyen bir talebeydi. Ders sırası ona geldiğinde orada ders okuyan herkesin dersini de veriyordu. Çünkü onları duyması, ezberlemesi için yetiyordu. Bu durumu gören hocası ahirette nasiplenebilmek için İmam Şafiî’yi ücretsiz okutmuştur. Maddi durumları olmadığı için kâğıt bulamaz ve hocasının söylediklerini, çöplüklerden topladığı ölmüş hayvan kemikleri üzerine yazardı. Bir süre sonra evi kemik deposuna dönmüştü. On yaşına geldiğinde (Hicrî 165) hadis okumaya başlamıştır.

İmam Malik rahmetullahi aleyhten okumak için, Mekke valisinin referansıyla Medine'ye gitmiştir. Yazıda valinin İmam Şafiî’nin, İmam Malik’e götürülmesi rica ediliyordu. Vali ile ikindi vakti sözleşerek İmam Malik'in oturduğu semt olan Akik’e gitmişlerdir. İmam Malik rahmetullahi aleyh valinin mektubundaki “Bu adam (İmam Şafiî) özel durumu olan biridir. Ona hadis okutabilirsin.” ifadesini okuyunca elindeki yazıyı atıp “Subhanallah! Artık Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin hadisi mektup aracılığı ile mi okunur oldu?” demiştir. İmam Şafiî öne çıkıp durumunu ve Kureyş'ten olduğunu anlatınca İmam Malik rahmetullahi aleyh için buzlar erimiştir. Çünkü İmam Şafiî rahimehullah Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin ailesindendi. Malik bin Enes rahimehullah, İmam Şafiî rahmetullahi aleyhi dinleyince feraset sahibi kimliği ile ona bakarak “Muhammed, Allah'tan kork ve günahlardan uzak dur. İleride iyi bir hâlin olacak. Yarın gel ve beraberinde de sana okuyacak birini getir.” demiştir. Böylelikle İmam Şafiî ilk nasihatini almıştır. Ertesi gün İmam Şafiî rahmetullahi aleyh elinde “Muvatta” kitabı ile gidip üç binden fazla hadisi birkaç günde okumuş ve icazetini almıştır. Malik bin Enes rahmetullahi aleyh vefat edinceye kadar Medine'de yanında kalmıştır.

İMAM ŞAFİÎ’NİN MÜTHİŞ ZEKÂSI

İmam Şafiî rahmetullahi aleyh kendi ezberine çalışırken diğer talebenin çalıştığı sureyi de yanlışlıkla ezberleyen bir talebeydi. Ders sırası ona geldiğinde orada ders okuyan herkesin dersini de veriyordu. Çünkü onları duyması, ezberlemesi için yetiyordu. Bu durumu gören hocası ahirette nasiplenebilmek için İmam Şafiî’yi ücretsiz okutmuştur. Maddi durumları olmadığı için kâğıt bulamaz ve hocasının söylediklerini, çöplüklerden topladığı ölmüş hayvan kemikleri üzerine yazardı. Bir süre sonra evi kemik deposuna dönmüştü. On yaşına geldiğinde (Hicrî 165) hadis okumaya başlamıştır.

İmam Malik rahmetullahi aleyhten okumak için, Mekke valisinin referansıyla Medine'ye gitmiştir. Yazıda valinin İmam Şafiî’nin, İmam Malik’e götürülmesi rica ediliyordu. Vali ile ikindi vakti sözleşerek İmam Malik'in oturduğu semt olan Akik’e gitmişlerdir. İmam Malik rahmetullahi aleyh valinin mektubundaki “Bu adam (İmam Şafiî) özel durumu olan biridir. Ona hadis okutabilirsin.” ifadesini okuyunca elindeki yazıyı atıp “Subhanallah! Artık Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin hadisi mektup aracılığı ile mi okunur oldu?” demiştir. İmam Şafiî öne çıkıp durumunu ve Kureyş'ten olduğunu anlatınca İmam Malik rahmetullahi aleyh için buzlar erimiştir. Çünkü İmam Şafiî rahimehullah Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin ailesindendi. Malik bin Enes rahimehullah, İmam Şafiî rahmetullahi aleyhi dinleyince feraset sahibi kimliği ile ona bakarak “Muhammed, Allah'tan kork ve günahlardan uzak dur. İleride iyi bir hâlin olacak. Yarın gel ve beraberinde de sana okuyacak birini getir.” demiştir. Böylelikle İmam Şafiî ilk nasihatini almıştır. Ertesi gün İmam Şafiî rahmetullahi aleyh elinde “Muvatta” kitabı ile gidip üç binden fazla hadisi birkaç günde okumuş ve icazetini almıştır. Malik bin Enes rahmetullahi aleyh vefat edinceye kadar Medine'de yanında kalmıştır.

İmam Şafiî’nin Öne Çıkan Özellikleri

İmam Şafiî’nin Öne Çıkan Özellikleri

En önemli özelliklerinden biri; müthiş bir şair olmasıdır. Köylülerin Arapçasını öğrenebilmek için aylarca köyde yaşamıştır. On yedi yaşında gittiği çölden yirmi bir yaşlarında dönmüştür. Çobanlarla oturup kalkarak sanat öğrenmiştir. Bir dönem şiiri bırakma ihtiyacı hissetmiştir. Diyorlar ki “Eğer İmam Şafiî şiiri bırakmasaydı bu dünyada bir daha kimse şairim diyemezdi.” Şiiri de kendisi gibi eşi benzeri bulunmaz bir şekildeydi.

İmam Şafiî rahmetullahi aleyhi kimse davet etmediği hâlde Mısır'da valiye müracaat edip “cihat şerefiyle ölmek istiyorum. Bana nöbet tutacak bir yer gösterin.” demiştir. Vali de Kahire'den İskenderiye'ye tayinini çıkartıp liman nöbeti vermiştir. Talebesi Rabî’ de onunla beraber gitmiştir. Bir Ramazan şehit olma gayesiyle cihat nöbeti tutmuştur. Talebesi Rabî’ onun hakkında “O bir aylık zaman zarfında hiçbir namazı nöbet yerinde kılmadı. Şehirdeki en büyük camiye gitti. Ramazan’da altmış hatmini saydım.” demiştir.

Müthiş bir müçtehitti. İçtihat düzeyine rağmen İmam Malik rahmetullahi aleyh düzeyinde bir muhaddisti. İmam Şafiî rahmetullahi aleyh hadis duyduğu zaman onun için hayat duruyordu. Kendisine “Üstadım bu söylediğiniz hadisle amel edecek misiniz?” diye sorulunca cevap olarak “Beni kilisede rahip, havrada haham mı zannettin? Üzerimde kâfirlik alameti var mı? Hadis duyduktan sonra bu soru sorulur mu bir Müslüman’a?” demiştir.

İmam Şafiî rahmetullahi aleyh zekâsı, gayreti, annesinin heyecanı ve Kureyş'ten olup Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin nesebinden olma şerefine nail olması ile tanınmış biridir.

Ümmet, Muhammed bin İdris rahmetullahi aleyhi bağrına bastı. Allah Teâlâ bütün imamlarımızın ilmine bereket verdi. İhlâslarından dolayı diktikleri fidan milyarlık meyve verdi. Hepsinin amacı Allah Teâlâ’nın kitabına hizmet etmekti.

İmam Şafiî 29 Receb 204 (19 Ocak 820) tarihinde vefat etmiş ve Karâfe’de Benî Abdülhakem Mezarlığı’na defnedilmiştir. Allah Teâlâ ondan ve diğer imamlarımızdan razı olsun.[1]

 

[1] Bu yazı, Nureddin Yıldız ‘’Muhaddis, Şair, Fakih (İmam Şâfiî) -İşi Vaktinden Çok Olanlar’’ adlı sohbeti ve Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi kaynak alınarak yazılmıştır.

0 Yorum

Bu içerik ile ilişkili bir yorum bulunmamaktadır.
Yorum Yap