İstişare Vazgeçilmezimizdir

İstişare Vazgeçilmezimizdir

Karşılıklı fikir alışverişinde bulunmak, danışmak anlamlarına gelen istişare her durumda ve her zamanda[1] Müslüman bireyin ve cemaatin temel niteliğidir; karakteristik özelliğidir.[2] Müslümanlar değerlendirilmesi gereken konularda bir araya gelir, fikir yürütür, ortaya konulan kanaatleri değerlendirir ve en uygun fikri uygulamaya koyarlar. Kur’an-ı Kerim’de bulunan 114 sureden birinin Şura Suresi olarak adlandırılması da istişarenin ne kadar önemli olduğunu anlamak için fazlasıyla yeter.

Şura Suresi 36-39. ayet-i kerimelerde Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “(Dünyalık olarak) size her ne verilmişse bu dünya hayatının geçimliğidir. Allah'ın yanında bulunanlar ise daha hayırlı ve kalıcıdır. Bu mükâfat; inananlar ve Rablerine tevekkül edenler, büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınanlar, öfkelendikleri zaman bağışlayanlar, Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namazı dosdoğru kılanlar, işleri aralarında şura (danışma) ile olanlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcayanlar, bir saldırıya uğradıkları zaman aralarında yardımlaşanlar içindir.”

Ayet-i kerimede istişarenin günahlardan kaçınma ve namaz ile birlikte yer alması önemine işaret etmektedir. Ebedî mükâfata sahip olmak da ancak istişare ehli olmakla mümkündür.

İstişarenin kapsamında olan konular, naslarda belirtilmemiştir. Ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerde hakkında açık bir hüküm bulunmayan din ve dünya ile alakalı konularda istişare etmek, doğruya ulaşmak için araştırma yapmak, fikir yürütmek Allah’ın sevdiği işlerdendir.[3] Böylece çıkmaza girilmez, farklı akıllardan istifade edilerek daha isabetli karar verilmiş olur.

Hayatın içerisinde belki çok küçük bir mesele olarak görülen konulardan devlet düzenine kadar her işin istişareye dayalı olması, İslam’ın en büyük gerekliliklerinden ve farklılıklarındandır. Bu şekilde bir hayatın herkese huzur ve mutluluk getireceği de aşikârdır. Bakara Suresi 233. ayet-i kerimede çocuğun sütten kesilmesinin bile istişareyle olması gerektiği bizlere bildirilmektedir. “…Eğer (anne ve baba) kendi aralarında danışıp anlaşarak (iki yıl dolmadan) çocuğu sütten kesmek isterlerse onlara günah yoktur.” Anne ve babadan birisinin bu konuda tek başına kanaat belirtmesi yeterli değildir. Ebeveynin birlikte karar vermesi gerekir.

İstişare etmek bir ihtiyaçtır. Kimse yalnızca kendi fikirleriyle hayatında doğru yol üzere kalamaz, yanlıştan uzak duramaz. Musa aleyhisselam peygamber olmasına rağmen “Bana ailemden birini yardımcı yap.”[4] diyerek kendine danışabileceği, kendisine destek olan birini Rabbinden istemesi ortak aklın ne kadar elzem olduğunu gösterir.

İstişare sadece yaşça büyüklerle yapılmaz. İslam kültüründe küçük çocuklarla istişare etmek müstehap görülür.[5] Ki bunun gerek çocuğu eğitmek açısından gerekse onların akıllarında olanı öğrenmek açısından olsun birçok hikmetleri bulunur. İbrahim aleyhisselam rüyasında oğlu İsmail’i kurban ettiğini gördüğünde bu emri uygulamaya geçireceği sırada oğlu henüz küçük olduğu hâlde ona bu kararını söylemiş, fikrini almıştır.[6]

İstişare hem bir emir hem bir sünnet olmakla beraber istişare edilen konunun kişisel mi toplumsal mı olduğu sonucun bağlayıcılığı açısından önemlidir. Şahsi bir mesele üzerine yapılan istişare bağlayıcı değildir. Görüşler değerlendirilir, istenilen seçilebilir. Devlet ile ilgili konularda alanında uzman kişilerle yapılan şura denen toplantılarda alınan kararlar ise bağlayıcıdır ve bu kararların uygulanması zorunludur.[7]

“…İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi artık Allah'a tevekkül et (O’na dayanıp güven). Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.”[8] ayet-i kerimesi toplumu ilgilendiren konularda istişarenin tercihe kalmış bir konu olmadığını, namazı emreden Rabbimiz tarafından emredildiğini bize göstermektedir.

İstişare yapmaksızın işleri yürütmek sadece cahillik değil Allah’ın nizamına karşı gelmektir.[9] Sonuçları ne olursa olsun istişare yapmak ve alınan karar doğrultusunda yola koyulmak Sünnet’e uygun olandır. İstişareye uygun hareket ettikten sonra artık bu karardan dönülmez. Yapılacak tek şey Allah’a güvenmektir. Mutlak zafer, başarı kuşkusuz O’nun yardımıyladır.

Ümmet adına bir iş yüklenenlerin etrafında bulunan kişilerin verdiği fikirler, yönlendirmeler hayati önem ve vebal taşıdığı içindir ki Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem “Sizden üzerine mesuliyet yüklenen bir kimse için Allah hayır murat ederse ona ‘salih’ bir vezir nasip eder de unuttuğu şeyleri hatırlatır, hatırladığı şeylerde de yardımcı olur”[10] buyurmuştur.

Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem Allah’tan vahiy aldığı hâlde birçok konuda ashab-ı kiramla istişare etmiştir. İstişare etmeyi, Ashab-ı kiramın Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin karakter özelliklerinden biri olarak anlatması, onun sallallahu aleyhi ve sellem istişareye verdiği önemin boyutunu bizlere göstermektedir. O sallahu aleyhi ve sellem, bu derece istişareye önem verdi ise Sünnet ehli olan Müslümanların da istişaresiz karar vermemeleri gerekir elbette.

Kişinin kendisi dışında başkalarını da ilgilendiren bir karar alması gerektiğinde tek başına bu kararı alması, diğerlerine danışmayıp kendi görüşünü dayatması Müslüman ahlakına yakışmaz. İstişareden kaçınmanın İslam’da hiçbir şekilde yeri olmayan bir kötü ahlak özelliği olduğu da tefsir kitaplarında karşımıza çıkar.[11] Olması gereken manzara ise kişinin başka bir kardeşinin fikri hakka daha yakınsa, maslahata daha uygunsa bununla mutlu olmasıdır. Müslüman’ın taşıdığı üstün şahsiyet bunu gerektirir.

İnsanlık istişare yapmamanın birçok zararını tarih boyunca tecrübe etmiştir. Topluma ait konularda istişarenin faydalarından birkaçı olarak ise şunları sayabiliriz:

  1. Tek bir kişinin alınacak kararla ilgisi olan kişileri devre dışı bırakıp karar vermesi haksızlık olacağından bu durum ortadan kalkmış olur.
  2. Başkalarını ilgilendiren konuda bir kişinin istişaresiz karar alması başkalarının vebalini taşımaktır. Allah’tan korkan bu yükü almaz. İstişare ile bu yükten kurtulmuş olunur.
  3. İstişare edilecek konuyla ilgili olan herkesin aydınlatılması, zihinlerde soru işareti kalmamasını sağlar.
  4. Verilecek karardan etkilenecek kişilere fikirlerinin sorulması onlara değer verildiğini gösterir.
  5. Fikir ortaya koymak, alınacak kararda sorumluluk taşımak demektir. Bu şekilde toplumdaki kişilerin de eğitilmesi, alınan kararda pay sahibi olduklarını hissetmeleri sağlanmış olur.
  6. İstişare edildiği sürece karar alınan yerde birliğin olduğu, sevginin hâkim olduğu tasdik edilmiş olunur.

Unutulmamalıdır ki âlemlere rahmet, en doğru yol üzere bulunan Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem “İstişare yapan pişman olmaz, istihare yapan da ziyan etmez.”[12] buyurmuştur. İzini takip edenler, kıyamet günü O’nunla olmak isteyenler ve iki dünyada da büyük pişmanlık yaşamamak isteyenler buyursunlar; istişare etsinler.

“Şura ve münazara rahmet kapılarıdır, bereket anahtarıdırlar; onlar ile beraber giden hiçbir görüş sapmaz, onlarla beraber hiçbir kararlılık kaybolmaz.” (Ömer bin Abdulaziz rahmetullahi aleyh) [13]


[1] Prof. Ali Muhammed Sallabi, “İslam’da Şura”, Tercüme (Harun Ünal, Bahaddin Sağlam), İstanbul, Ravza Yayınları, 2010, s.13

[2] Seyyid Kutub, “Fi Zilali’l-Kur’an”, Çev: Emin Saraç, İ. Hakkı Şengüler, Bekir Karlığa, İstanbul Araştırma Yayınları, 1992, 13. Cilt, s.136;

[3] Abdurrahman b. Nasır es-Sa’di, “Tefsirus Sadi” Çev: M. Beşir Eryarsoy, İstanbul, Guraba Yayınları, 2018, 4. Cilt, s. 538.

[4] Taha Suresi, 29. ayet-i kerime

[5] Sallabi, 27

[6] Saffat Suresi, 102. ayet-i kerime

[7] İmam Nevevi, Riyâzü’s Sâlihîn Tercüme ve Şerhi (Yaşar Kandemir, İsmail Lütfi Çakan, Raşit Küçük), İstanbul, Erkam Yayınları, 2013, 4. Cilt, s. 183.

[8] Âl-i İmrân Suresi, 159. ayet-i kerime

[9] Ebu’l A’la Mevdudi, “Tefhimu’l-Kur’an”, Tercüme Kurulu (Kayani, Karaca, Şişman, Bosnalı, Ünal, Aktaş), İstanbul, İnsan Yayınları, 1986, 5. Cilt, s. 23.

[10] Ebû Davud, Harâc, 4

[11] Mevdudi 5. Cilt, s. 231.

[12] Taberânî, el-Mu’cemu’l Evsat, 14/394, H. No: 6816; Keşfu’l-Hafâ, 2/242

[13] Sallabi,a.g.e.,s. 141

0 Yorum

Bu içerik ile ilişkili bir yorum bulunmamaktadır.
Yorum Yap