Dünya'nın Ömrü
Sevgili dostum;
Görüyorum ki beklemekten yorulmuş gözlerin. İçin kıpır kıpır sığmaz olmuş bedenine ve titriyor birbirine kenetlediğin ellerin. Pabuçlarının yanları eskimiş kenarlara sürünmekten. Gözlerin gök gibi berrak ve şuursuz bakıyor. Duyamıyorum ama dilinden binlerce sözcük dökülüyor. Sararmış benzin, solmuş yüzün. Bir derdin var belli bükülmüş belin, ağarmış saçın.
Nedir seni böylesine derinlere daldıran? Bir haber mi bekliyorsun sevdiğinden? Bir hastane köşesinde bir duanın kanatlarına mı bağladın umudunu? Hayallerini baloncu çocuğun kocaman gülüşüyle mi değiştirdin? Yüreğine konduramadığın bir kuş mu bir uçuş mu? Yolculuk mu var müstakbelde; bir trene bir göğe bir toprağa ya da bir kalbe. Yoksa yersiz yurtsuz ve bahtsız mı hissediyorsun?
Bir gülüş göndersem uzatır mısın elini?
‘Derdin derdim olur, tasalanma’ desem ferahlar mısın?
Nefesimi paylaşsam hafifler mi yükün?
Peki ‘yalnız değilsin’ desem fayda eder mi?
Dünya böyle işte; bir güldürür bin ağlatır, ‘üzülme bu da geçer’ desem bütün içtenliğimle,
Dualarda kavuşamaz mıyız, habersizce randevulaşamaz mıyız? Yoksa ne desen boş, diye fısıldıyor musun?
Peki sevgili dostum,
Hiçbir şey genişletmeyecek gönlünü biliyorum. Ben duamla yanında dururum, elimdeki peçeteyle gözyaşını silerim, gücün yetmezse aşını pişiririm, açsan bir parça susağın olurum ama yetemem sana. Ben çare olamam derdine biliyorum.
Biliyorum çünkü biz hep aynı tuzağa düşüyoruz aslında. Çok anlam yüklüyoruz bizim gibi ömürlük olanlara. Allah varken ve her koşulda kuluna yetecekken çareyi başka kapılarda arıyoruz. Şu dünya denen yerde ne çok hayallerimiz var, ne çok emellerimiz ne büyük beklentilerimiz var. Umudumuzu, huzurumuzu ona -dünyaya, dünyalığa- bağlayarak ne de çok ufalmışız. Oysa bir hurma tanesiyle dünya kanunlarını alaşağı eden bir sistemin çocuğuyuz. İki rekât sabah namazı sünnetinin dünya ve içindekilerden daha değerli olduğunu müjdeleyen bir dinin adamıyız. Küçük şeylere dayanarak kıymetimizi küçülttük. Değerimizi alçalttık. Oysa kıymetimiz eşyayla boy ölçüşemezdi.
Kanun bellidir esasen; en güçlünün yanındaysan güçlüsündür sen de. İnsana bağlanırsan nefesi sayılıdır. Ağaca yaslanırsan yarın odun olur. Ateşe güvensen söner. Güneşe dayansan batar. Yıldıza dayansan gider. Sağlığına güvensen hastalanırsın. Evladına güvensen seni yarı yolda bırakabilir.
Bütün bunlar hep geçici dayanaklar. Ve bu ömürlü şeylere dayananlar yıkılırlar. Her hastalıkta, her imtihanda, her dikende kanlar içinde kalırlar, güçsüzleşirler, yalnızlaşırlar. Dünyanın ömrü bellidir. Eşyanın ömrü bellidir. Bir deprem yıkabilir evinin duvarlarını. Bir yıldırım kesebilir nefesini. Son sürat gelen bir araba paramparça edebilir bedenini. Bir virüs bütün dünyayı alt üst edebilir.
Dünya da içindekiler de fanidir. Ne çabuk unutuyoruz. Ne çabuk yoruluyoruz o yüzden. Ne çabuk yıkılıyoruz. Ne çabuk akıyor yaşlar gözlerimizden. Oysa ne büyük Rabbimiz var bizim. Gücü her şeyin üzerinde. Merhameti her şeyden büyük. Dünyayı da ömrünü de insanı da nefesinin adedini de yaratan O. En güçlü O. En kuvvetli O. O isterse olur. O istemezse olmaz. O korursa en güvende biz oluruz. O korumazsa en tehlikede olan biz oluruz. Onun yanındaysak en güçlü biziz. Her şey O’nun izni dâhilinde.
Dünya ve içindekilerin ömrü olması ne güzel idrak edince. Üzülsen onun da ömrü var, geçecek. Hastaysan hastalığın da ömrü var, bitecek. Sıkıntın her neyse sabret, onun da bir ömrü var sona erecek ve bir gün her kul O’nun karşısında dirilecek.
Geçecek dostum, endişelenme. Umutsuzluğa düşme; sen Allah’ın kulusun. Ve en güzeli bunu biliyorsun. Daha ne olsun. ‘Allahuekber’ de; rahmet, merhamet ve çıkış yolu iste Rabbinden. Ve sonra O’na yaslan. Tevekkülün huzuruna kan. Artık sen en büyüğün yanında ve O’nun himayesindesin. Şükret Rabbine, doğru kapıda doğru yerdesin. O severse eli kolu olur kulunun. Ayıbını örter, muhafaza eder, ne isterse yapar.
Dünya imtihanlarla çevrili bir yarış pisti. Ve bütün mesele her koşulda hangi kapıya gideceğini bilmek. Yolu bilmek…
0 Yorum