Haset Etme
Nureddin Yıldız Hoca'nın 08.03.2020 tarihli 387. Hayat Rehberi dersidir.
İnsan, etrafında olup biten sayısız işe, pek çok büyük eyleme karşın aslında bütün bunları yönlendiren zihni tarafından kontrol ediliyor. Zihnin dizginini ise gözle görülemeyen, icabında önemsiz sayılabilen duygular yönlendiriyor. Duygularının ona yaptırdıklarından ibaret olan insan, 'ufacık' bir kıskanma hissi onu ele geçirdiğinde, hiç de yapmayacağını düşündüğü işler yapabiliyor. Nureddin Yıldız hocamız, insanın duygu -ve buna bağlı olarak iman- dünyasına dair ders niteliğinde bir sohbetle dinleyicilerini düşünmeye davet ederek haset kelimesi etrafında insanı irdeliyor. Sebepler, sonuçlar ve ibret almalarla geçen bu sohbetin her dinleyende tefekküre yol vereceğini tahmin etmek zor değil.
Haset virüstür!
İnsan, görebildiğimizden daha derin bir muammadır. Allah Teâlâ insanı yaratırken yeryüzünde onun halifesi olacak, her türlü iyiliğin ve kötülüğün yapanı olabilecek kapasitede yaratmıştır. Biz insanın elini, gözünü, kulağını, beynini görürüz ama içinde barındırdığı çok şeyi göremiyoruz. Bunların başında ruh gelir. İnsan ölünce bedeninden bir şey eksilmiyor ama ruhu çıkıyor. O ruhu biz göremiyoruz. Bunun gibi göremediğimiz ama varlığını kabul ettiğimiz, insana ait pek çok başlık vardır. İnsanda var olan şeylerden biri de haset yeteneğidir. Bildiğimiz kıskanma anlamındaki haset. Allah yaratırken bünyemize haset diye bir huy koymuştur. Biz bunu virüs veya hastalık gibi görüp anlamaya çalışalım.
Razıl ol, rahatla!
Bu hastalık Allah’ın kaderine razı olmamaktan kaynaklanır. Kişi aynaya bakar, esmer bir ten ve burnunu hafif kalkık görür. Hâlbuki kardeşinin teni ve burnu öyle değildir. Onun burnu niye öyledir diye düşünür. Onu yaratanın öyle yarattığını, buradakinin kendini çirkin bulma sebebinin sadece ona bakmaktan ileri geldiğini düşünmez. Allah’a ve kaderine baksa, onu yaratan Rabbinin sadece yaratmış olmakla verdiği nimetleri aklına getirse böyle düşünemezdi. Kaderi bilse ve Allah’a tevekkülü öğrense insan, başkasının konumu-kazancı ile kendi durumunu kıyaslayıp intihara teşebbüs etmezdi.
Haset yaşken eğilir
Hasedin kontrol edilebilir, terbiye edilmesi mümkün bir duygu olduğunu vurgulamalıyız. Anne-baba, çocuğu yetiştirirken ona Allah’ın cemalini ve cennet ırmaklarının sonsuzluğunu hedef olarak öğretmedikleri sürece onun dünyadaki komşu tavuklarını kaz görmesi iç bitmez. Çocuğun zaten bünyesinde var olan haset huyu, yanlış eğitimle büyütülmüş olur. Hedefsizlik, küçük hedeflere takılmak ve dünyayı cennet konumuna getirmek hasedin baş mikroplarıdır. Çocuğun yanında “filancalar araba almış” denince “vay be… ne araba çekti altına… daha düğüne para yetmiyordu kaç sene önce, şimdi araba almışlar” türünden sözler edilince çocuk da cenneti konuşur gibi sürekli sözü dönen bu tür konuları duyarak zihnini şekillendirmiş olur ve haset ruhu elbette gelişir. Yanında “şunun bebeği ne güzel yahu, ay parçası gibi” diye konuşulunca bundan onun anladığı, kendisinin kömür parçası olduğudur. ‘Çocuğun bu laflardan ne anlayacağı’ zannı ise sadece komiktir. Çocuk anlamaz zannedendir esas bir şey anlamayan.
İmren ama kıskanma!
Talebe talebeyi imrenmeli ama kıskanmamalıdır. O matematikte iyidir ama ben de tarihi anlıyorum, demeyi bilmeli ve hangi şekilde gelmişse orada ilerlemeye razı olmalıdır. Kabiliyetlerimiz, güzelliklerimiz, fırsatlarımız hep buna dâhildir.
Haset kalkanı
Son olarak da bilinmesi gereken; çocuklarımızı ve kendimizi Fatiha suresi, Ayetü’l-kürsi, İhlas suresi, Felak-Nas surelerini her sabah kalktığımızda ve akşam yatarken okuyup üzerimize üflemek suretiyle korumaya alıştırmalıyız. Çocuklarımız da altı-yedi yaşından itibaren kendileri ezberlemiş ve okumaya alışmış olmalıdırlar.
0 Yorum