Fıkhın doğuşundan günümüze kadar geçirdiği değişme ve gelişmelerde bazen kişiler ve nesiller bazen de siyasi, sosyal ve kültürel şartlar belirleyici olmuştur.
Fıkıh ve Hayat
Kur’an’ımızın neyi öngördüğünü ve ne demek istediğini Efendimiz aleyhisselamdan bizzat öğrenen ve O’nun nasıl yaşadığını da bizzat kendi gözleriyle gören ilk nesil sayesindedir ki şaibesiz net bir İslam ahkâmı bizlere kadar ulaşmıştır.
Çünkü nefis ve şeytan, dünyada hazzın ve rahatlığın tadını çıkarmamızı telkin ederek biz fark etmeden dünyevi zevklerin esiri olmamızı ister.
İlim tahsilinde de hayli gayretliydi. Çağındaki bütün âlimlerden faydalanmış ve ilim yolunda dünyevi her şeyi feda etmekten geri durmamıştır. Hatta tahsil uğruna evini bile satmıştır.
Oysa ezan, dünya dönüp durdukça Müslümanların meskûn olduğu her coğrafyada sürekli okunan çağrının adı değil miydi? Günün her anında yeryüzünden yükselen çağrı! Bu ne büyük bir kudretti!
‘İmam Ahmed’ demek; Resûlullah aleyhisselamın mirasını toplayan adam, mü’minler ile Resûlullah aleyhisselam arasında köprü olmak için feda olmuş bir hayat demektir.
Resûlullah aleyhisselamın halka birebir ders vermesi ve Medine halkının da öğrendiği her şeyi titizlikle uygulaması Fıkıh Usûlü’ne ‘amel-i ehl-i Medine’ kavramının girmesine zemin hazırlamıştır.
İlmihâl kitabı; gerekirse her satırın altını çizerek, notlar tutarak, anlaşılmayan kısımlar işaretlenerek, akla takılan soruları oluşturulan bir soru defterine not ederek okunmalıdır.
Çünkü ilmihâl, hayat kitabı Kur’an’ımızı bile nasıl okumamız gerektiğini öğretir bize.